Panait Istrati... Adını ilk duyduğumda Yunan sandım fakat Romanya doğumlu gezgin bir yazar. Olayların çoğunun Osmanlı'nın Akdeniz'e kıyısı olan yerlerinde (Suriye ve Lübnan) ve Mısır'da geçtiği bu romanı "yine oryantalist bakış açısıyla yazılmış, gerçekçilikten uzak bir roman olabilir" düşüncesiyle okudum, fakat yanılmışım.
Kitabın kahramanı Adriyen (aslında Panait Istrati) bizden birisi. Samuel ve Mihail de öyle. Romandaki diğer insanlar da bizden, çünkü gerçek! Evet bunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz romanı okurken. Peki kim bu Adriyen? İbrail/Romanya doğumlu, hayalleri olan ve boynuna zincir bağlanılmasını sevmeyen bir genç. Zincirden kastım, bağlanma sorunu var bu arkadaşımızın. Ama insanlarla alâkalı değil bu bağlanma sorunu, iş anlayışıyla alâkalı. Dünyayı tanımak istediği için "çakılı" işlerde tutunamayan bir arkadaşımız. Ama bazılarının dediği gibi bu romanı "aylaklığın kitabı" olarak göremiyorum. Adam her gittiği yerde çalışıyor, hem iş de seçmiyor (tabii çakılı kalacağı işleri yine seçmiyor Adriyen beyimiz). Bu nasıl aylak?
Romanda her olaya onun gözünden, onun hisleriyle bakıyoruz. Adriyen'in bu hayatta en önem verdiği şey, anladığım kadarıyla arkadaşlık. Başlangıçta tanıştığı Samuel gibi meczup bir babayı bile yarı yolda bırakmıyor mesela, hatta aile işlerinde bile ona yardımcı olmaya çalışıyor. Kitabın son bölümleri yürek burkan ve insana bazı değerleri sorgulatan cinsten, üzülebilirsiniz.