Her zaman itiraf etmiştim: Yalnız kalınca ben bir işe yaramam. Birini, bir şeyi mutlaka sevmeliyim ben, yoksa kendimi bir mısır tarlasında hasattan sonra unutulmuş delik bir çanak gibi bomboş ve bir hiç hissederim.
Laik ölüm, düşünen insanın en acı işkencesi ve cezasıdır. Mademki yaratılış insanı ömrünün kısalığının bilincine vardırdı ve ona ölüm korkusunu verdi, ikinci ve sonsuz bir hayata iman, onun için dinsel olmaktan da çok, insani bir zorunluluk oluyordu.
Herkes topluma uyarken kendi bildiğinden şaşmamak etrafımda her şeye boyun eğiş ve teslimiyetten ibaretken asla boyun eğmemek acaba biraz delilik değil miydi?
Düşünceden yoksun bir dinginlik. Mezarlık. İşlenmiş bir zekânın cazibesi katılmadıkça iyiliğin bile tadı kalmıyor. Dolu bir mide ve uyku. Demek insanlığın size ekmek vermesi biraz zihnini kurcalayacak bir soruya cevap vermesinden daha kolaymış.