Mitolojik roman denildiğinde anlatılan olayın olağanüstü kavramlarının inandırıcılığının az olmasını bekliyordum. Fakat öyle olmadı. Yazar mitolojik ögeleri yazar öyle bir yedirmiş ki gerçekten yaşanmış bir olayı tamamen gerçek haliyle okumuş gibi hissettim.
Tanrı (ça)lar kısmına gelirsem; Apollon ve Thetis'in isimlerini korumak adına insanlığa o kadar da merhametli olmaması da romanın gerçekçiliğini arttırdı diyebilirim.
Küçük bir eleştirim şu olabilir; dostluk üzerine yapılandırılmış bir romanda keşke bu durum sürekli pekiştirilmeden anlatılabilseydi. Homofobik bir insan kesinlikle değilim. Tarihte ilişki türlerinin her boyutunun yaşandığını ve bunun normal olduğunu da biliyorum. Fakat yazar, onların dost olduklarına zaten inanırken sürekli daha fazlasını anlatmaya devam etti. Bu da maalesef arada bir beni irite edebildi.
Patroklos'la Akhilleus'un dostluğu özellikle kitabın sonunda yaşananlar kitabı bitirdiğimde bir "vay be" etkisi yaşattı. Zaten kitabın on yıl gibi bir sürede yazıldığını biliyoruz. Bu da didik didik her şeyi düşünülmüş bir eseri okuduğumuz anlamına geliyor. Romanı tek cümleyle anlat deseler şöyle derdim; Akhilleus'un Şarkısı, melodik bir ezgi gibi aktı gitti..