Akıl Oyunları beni çok şaşırttı. Başlarda okurken yarım bırakacağıma o kadar emindim ki, ortalardan sonra hikaye kendine çekti de elimden bırakmadan okudum neyse ki... :)
Başarılı ve de düzenli çalışan bir iş adamını bile, oyuna getirebilmek mümkün müdür? Bunu sorgulatıyor insana hep. Ama kitap boyunca, Charlie'nin hasta olduğuna da olmadığına da sıklıkla emin olduğumu gördüm. İçeriğinden bilgi vermek istemem, akıl gerçekten de öyle üstün ki her ikisine de inanıyor insan...
Joe'ya daha çok üzüldüğümü söylemeliyim, Charlie'nin abisi. Onun şizofreni ve epilepsiyle baş etmeye uğraşırken, küçüklüğünde kendini anlamayan bir kardeşi olmuş. Sevdiğin ve senin hep güveneceğin kişinin yanında olmayışı ve bunun için çabalamayışı, üzücü değil mi? Ben buna çok üzüldüm en çok kitapta...
Sonra en yakınındakine bile güvenememe unsuru ile kendine inandıramama unsuruna gelince; aklın bize yaptıklarını düşünüyor insan, akıllıyı delirtir derken hangi tarafta olduğunu bilememek de daha acı!
Velhasıl, kendimce incelememi şöyle bitirebilirim; beklentimin çok yüksek olduğu sırada, beni gafil avlayan bir kitap oldu. Gerilim anlamında, belki alanında okuyanlara hafif gelebilecek bir kitap bile olabilir ama benim için gayet iyiydi.
“Hepimizin yardıma ihtiyacı vardır, Charlie. Ve çoğu zaman da buna en çok ihtiyacı olanlar, aslında böyle olduğunu göremeyenlerdir."