İslâm tefekküründe, “madde”, asla “mutlak varlık” itibar edilmedi ve edilemez. Çünkü, madde, her durumda, daima “üç boyutlu" ve “kayıtlı” bir varlık tezahürüdür. Maddeyi, istediğiniz kadar ufaltmaya çalışın "sıfır" yapazmazsınız, istediğiniz kadar büyültmeye çalışınız “sonsuza” ulaşamazsınız. Yani, madde “sıfır” ile “sonsuz” arasına yerleştirilmiştir. O, ne “hiç"tir, ne de “hep”tir.