Hiçbir gerçeği sorguya çekmeden, gerçek olamayacaklarla oyalanarak geçirdiğim bunca yılın yaşamak olup olmadığını sormak ilk kez aklıma geliyor. Herkes böyle midir? Herkes ölüme adım attığında mı merak eder yaşayıp yaşamadığını?
Yıllardır uzaktan gözlediğim bir karanlık yaşamın içine girmek mi çekmişti beni -gerçekte ona en yakın olduğum zamanlarda bile giremedim yaşamının içine, o da başka- yoksa bilincine varamadığım başka bir şey mi, bilmem.
Hiçbir gerçeği sorguya çekmeden, gerçek olamayacaklarla oyalanarak geçirdiğim onca yılın yaşamak olup olmadığını sormak ilk kez aklıma geliyor. Herkes böyle midir? Herkes ölüme adım attığında mı merak eder yaşayıp yaşamadığını?
Neden gitmedim yeniden? Niçin kaçtım? Niçin gitmeyi düşünmekten bile kaçındım? Yapmadım. Yapamadım. Yapamadığım, yapmayı istemekten kaçındığım öyle çok şey var ki. Neden? Yaşama sahip çıkabileceğim her anı neden kaçırdım? Her türlü yaşamayı neden hep reddettim? Neydi korktuğum?
Odaya adım atmasıyla yüreğime saldığı ilk aşk ateşi iki yıl her an çoğalarak sürecekti. Kesildiği zaman da pat diye kesildi, hiç küllenmeden söndü nedense. Ya da belki ilk aşklar hep böyle olur.