Suat Derviş'in 1962 yılında yazdığı şahane bir kitap bu. Akıcı dili, yer yer kullanılan eski Türkçe kelimelerin dahi sizi rahatsız etmediği, bir dizi izler gibi okuyabileceğiniz bir kitap. Kitap (anlatacağım biraz) İstanbul'un kalburüstü semtlerinden birinde yaşayan Nuri'nin memur olarak çalıştığı işyerinde telefonlara bakan Aksaray kızı Perihan ile flört etmesi ve akabinde evlenmesinin kişiliğini ve görgüsünü nasıl değiştirdiğini anlatıyor. Sadece bu değil aslında Nuri'nin dedesi bir paşa, Osmanlı döneminde konaklarda yaşamış, çocuklarını çok bonkör yetiştirmiş fakat erken yaşta sürgünde ölmüş. Çocukları da zamanla fakirleşerek ama hiçbir zaman bundan yüksenmeden aynı görgülerini kendi çocuğuna da vermiş. Ta ki Nuri annesini ve babasını kaybedip de varoş Perihan ile evlenene kadar. Perihan para için her şeyi yapabilecek bir küçük görgüsüz. Nuri üzerinde kurduğu baskı ve kontrol ile ona kaçakçılık yaptıracak kadar şirazesi kaymış bir kadın. Aslında bunlar kitabın şov kısımları asıl kısmı; Nuri'nin kendinden 2-3 yaş büyük teyzesi Pakize ile zamanında konakta dadılığını yapan Gülter'in yalnızlıkla imtihanlarını anlatan zaman zaman gözyaşı döktürecek kadar tanıdık gelen hikayeleri.
Kitap benim anladığım kadarıyla 1945'lerde geçmekte, buna göre ülkedeki tarımcılık, Ankara'daki memuriyet ortamında geçenler, ülkenin savaş sonrasındaki karaborsa durumları çok güzel anlatılmış. Suat Derviş'i ilk kez okudum, sanırım tüm kitaplarını okuyacağım.