Öncelikle bu kitaba başlamadan önce Vladimir Bartol'un 'Fedailerin kalesi Alamut' okumamızı tavsiye ederim. İkisi birbirini çok iyi tamamlıyor.
Tarihi olayların akıcı bir dille yazıldığı kitapları sevenler bu iki kitabı kesinlikle okusun...
.
Kitapta tarihin belki de en meşhur kalesi olan Alamut'un son dönemleri ele alınıyor. Hasan Sabbah'ın torununun torunu Hasan Sabbah'ın izinden giderek, Moğollarla mücadele ediyor.
Hasan Sabbah'ın izlediği, benimsediği, inandığı Nizari İsmailliği düşüncesine dayalı Alamut daileri, fedaileri ve şuan ki Şeyhin Hürşah'ın din, dil, ırk ayrımı olmadan yaşayabilecekleri bir yer oluşturma çabaları güzel anlatılmış. Savaşı, Az savaşıyla akıl yoluyla nasıl kazanılabilecigi yeryer yaşatıyor kitap size.
O zaman ki Moğol istilasının da aynı bakış açısında olup, Alamutu kendilerine, alamutun da moğolları düşman görüp savaşmaları ise ayrı bir detay. Moğollarında amacı(biraz illuminati havasıyla:)) tek bayrak altında tüm dünyaya egemen olmak.
.
Moğollar ile Nizari İsmail'i savunanlarını arasındaki fark sanırım, moğollların kan dökerek, dikte ederek amaclarına ulaşmaya çalışması,
İsmail'i savunucularında Dai'ler aracılığı ile şiirsel konuşmaları, bilgileriyle insanları yanlarına cekip, büyümek istemeleri ki bir çok kaleyi savaşmadan bu şekilde kazanmışlar.
Tek sıkıntı tüm zamanlarda oldugu gibi illa birine biat etmekte geciyor.
.
Sanırım insanlar olgunlaşamayacak ve illa birisinin yönlerdirmesiyla ömrünü geçirecek ve ne yazık ki savaş var olmadan barış olmayacak dünya tarihinde