Alamut Kalesi'ni, Hasan Sabbah' ı ve fedailerini , 11. yüzyılda yaşanan tarihi süreci uzun zamandır merak ediyordum. Kimisine göre vatan haini kimisine göre cani olan Hasan Sabbah tarihin ilk suikastçisi olarak bilinir.
Kitaba gelirsek olaylar Hasan Sabbah'ın torunu Rükneddin Hürşah'ın döneminde gerçekleşiyor. Bazen Hürşah ın gözünden bazen de diğer karakterlerin gözünden okuyoruz. Kitap arkasındaki özete bakarak sadece Hasan Sabbah'ın hayatının ele alındığını zannederek almıştım. Fakat Hasan Sabbah'ın hayatını Hürşah'ın dilinden kısa fakat neden-sonuç ilişkileriyle ele alınmış bir şekilde okuyoruz.
Alamut'un Şah'ı Hasan Sabbah'ın hayatını, neden ve nasıl teşkilatlanmaya başladığını, Alamut Kalesi'ni ve diğer kaleleri nasıl ele geçirdiğini, dai ve fedailerini nasıl eğittiğini, Selçuklu toprakları içerisinde kalelerden oluşan bir kale devletini nasıl kurduğunu, sürekli kuşatılma halinde olmasına rağmen neden ele geçirilemediğini, Büyük Selçuklu Devleti ile Alamutluların mücadelelerini, Hürşah dönemini ve Hürşah'ın Moğallarla yaşadığı çatışmaları, Alamut Kalesi' nin düşüşü gibi bir çok olayı okuyoruz.
Yazar, sade ve anlaşılır bir dille anlatmış Alamut'u. Betimlemeleriyle beraber gayet sürükleyici bir eser çıkmış ortaya. Kesinlikle keyifliydi.
