Alemlere Rahmet Hz. Muhammed - Ebedi Mucize Kur'an-ı Kerim

Osman Nuri Topbaş

Alemlere Rahmet Hz. Muhammed - Ebedi Mucize Kur'an-ı Kerim Posts

You can find Alemlere Rahmet Hz. Muhammed - Ebedi Mucize Kur'an-ı Kerim books, Alemlere Rahmet Hz. Muhammed - Ebedi Mucize Kur'an-ı Kerim quotes and quotes, Alemlere Rahmet Hz. Muhammed - Ebedi Mucize Kur'an-ı Kerim authors, Alemlere Rahmet Hz. Muhammed - Ebedi Mucize Kur'an-ı Kerim reviews and reviews on 1000Kitap.
Evlâdım! Kur'ân 'ın sırlarını anlamak istersen nefsini tezkiye et ve Kur'ân'ın feyzinden istifâde etmeye çalış! Boş sözleri bırak, faydalı amellerle meşgul ol! Yanağını yere koy (mütevâzı ol), topraktan geldiğini ve yine toprağa döneceğini unutma! Günahlarının çokluğundan ve kiyâmet günü yüzüne çarplmasından kork! Amellerinin kabul edilip edilmeyeceğini iyi hesâb et! Eğer böyle yaparsan Rabbinin kelâmındaki ince mânâları ve esrârı anlayabilirsin. Böyle yapmazsan bu ilâhî kapı sana kapalı kalır
"Sizin en hayırlınız, âile fertlerine karşı hayırlı olandır. Ailesine en hayırlı olanınız ise benim." (Tirmizi, Menāklıb, 63/3895)
Reklam
"Bir mü'min, hanımına buğzetmesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir." (Müslim, Rada', 61)
O Hidâyet Güneşine nurlu bir hilâl olan Hak dostu Hoca Ahmed-i Yesevî Hazretleri; Fahr-i Kâinât Efendimiz 63 yaşında ebediyete irtihâl ettikleri için, bu yaştan sonraki ömründe, yeryüzünde dolaşmaya vedâ etmiş, vefât edinceye kadar on yıl boyunca, mezar gibi bir yerde irşad hayatına devam etmiştir.
Büyük hadis âlimi ve müctehid İmam Nevevî Hazretleri; Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e öyle bir hassâsiyetle tâbî olmaya çalışıyordu ki, Allah Rasûlü’nün karpuzu nasıl yediğini bilmediği için, O’nun tarzının ve tercihinin dışında hareket etmiş olmak endişesiyle, ömrü boyunca karpuz yememiştir.
Tek Derdi, Ümmeti… Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyor: “Dikkat edin! Ben hayatımda sizin için bir emniyet vesîlesiyim. Vefât ettiğimde ise kabrimde; «Yâ Rabbi, ümmetim, ümmetim!..» diye ilk Sûr üfleninceye kadar nidâ edeceğim…” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, c. 14, s. 414)
Reklam
Sevmek, Fedakâr Bir Gönül İster... "-Ben Allah ve Rasûl'ünü seviyorum." demekle iş bitmiyor. Seviyorsak, merhametimiz ne kadar, şefkatimiz ne kadar, ahlakımız hangi seviyede? Efendimiz'in husûsiyetlerinden bizde ne kadar var? Hodgâmlıktan/bencillikten kurtulabiliyor muyuz? Ümmetin dertleriyle dertlenen, diğergâm bir ruha sahip miyiz? Sevgimiz, hal ve davranışlarımıza aksedebiliyor mu? Yoksa sevgimiz sadece sözde kalan kuru bir iddiadan mı ibaret?!
Bir gün Hazret-i İsa'a bir kimse yol arkadaşı olmuş. Beraber giderlerken bu adam, bir köşede bâzı kemikler görmüş ve Hazret-i İsa'ya: "-Ne olur ya İsa! Bildiğin ism-i azam'ı bana da öğret de bu kemikleri diriltip kaldırayım." diye yalvarmış. Hazret-i İsa ise cevaben şöyle buyurmuş: "-O iş senin kârın değildir. İsm-i azam'ı okuyup ölüyü diriltmek için, yağmurlardan daha temiz bir nefes sahibi, kullukta meleklerden daha anlayışlı bir kişi olmak gerek. İsm-i âzam, (haram ve şüpheli lokmanın geçmediği) temiz bir ağız ve (Allah'tan uzaklaştıran her şeyden arınmış bir) kalp ister. Yani öyle bir kimse ki, nefsi haram ile kirlenmiş olmasın ve melekler gibi isyan ve günahtan pâk olsun. Çünkü bir kimsenin nefsi pâk olmadan, o kimsenin duâsı makbul olmaz!.. Meselâ farzedelim ki sen, Hazret-i Mûsâ'nın asâsını elinde tutabilirsin. Fakat Mûsa'daki kuvvet sende var mı ki, onu ejderha yapabilesin... İş te bunun gibi, sende İsa'nın nefesi yokken ism-i âzam'ı okumanın sana ne faydası olur ki?!"
Gerçekten Kur'an'ı Kerim ebedî bir Mucize
İnsanın üremesi ve embriyonun teşekkülü husûsunda Kur’ân-ı Kerîm, modern ilmin daha yeni keşfedebildiği birtakım orijinal bilgiler vermektedir. Âyette şöyle buyrulur: “Andolsun Biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık. Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe hâline getirdik. Sonra nutfeyi aleka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden alekayı, bir parçacık et hâline soktuk; bu bir çiğnem eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan hâline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli Allah pek yücedir.” (el-Mü’minûn, 12-14) Kur’ân-ı Kerîm’in verdiği bu bilgilerle, modern biyolojinin bu husustaki tespitleri karşılaştırıldığında, aralarında tam bir mutâbakat müşâhede edilir. Kanada’nın Toronto Üniversitesi’nde Embriyoloji profesörü olan Keith L. Moore, embriyoloji sahasında yazdığı eserinde insanın rahimdeki safhalarını îzah ettikten sonra, bu bilgileri âyet-i kerîmelerle karşılaştırıp, ilmin Kur’ân-ı Kerîm’le mütâbakat hâlinde olduğunu, hattâ Kur’ân’ın, verdiği misâl ve târiflerle tıp ilminin önünde gittiğini itirâf eder.
Yine herkesin farklı bir parmak izine sahip olduğu gerçeği 19. asrın sonlarında keşfedilmiştir. Bu hakîkate Kur’ân-ı Kerîm, asırlar öncesinden şöyle dikkat çekmektedir: “İnsan, Biz’im, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor? Evet, toplarız; onun parmak uçlarını (بَنَانَهُ) bile bütün incelikleriyle yeniden düzenlemeye gücümüz yeter!” (el-Kıyâme, 3-4) Bu sayılanların yanında Kur’ân-ı Kerîm, atomun parçalanabileceğini, çift yaratılış hakîkatini, korunmuş tavan olan atmosferi, birbirine karışmayan denizleri, atmosfer basıncını, aşılayıcı rüzgârları asırlar öncesinden bildirmiştir. Velhâsıl, Kurʼân-ı Kerîm dâimâ önden gitmekte, ilmî keşiflerse, ilâhî beyanları tasdîk ede ede ardından gelmektedir.
104 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.