Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı

Erdoğan Çınar

Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı Sözleri ve Alıntıları

Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı sözleri ve alıntılarını, Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı kitap alıntılarını, Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cem bir şölen havası içinde geçer. Dede önce küskünleri ba­rıştırır, sonra sazlar kurulur, deyişler söylenir, semahlar dönülür ve lokmalar dağıtılır.
Truva Antik Kenti, Çanakkale’nin 30 km güneyinde, Alevilerce kutsal sayılan Kaz Dağları’nın eteklerinde, Hisarlık mevkiin­dedir. İzmirli Ozan Homeros’un ünlü İlyada Destanı'nda anlattığı savaş; M. Ö. 12. yüzyılda bu şehrin surlarının önünde yaşandı. Tru­va Savaşı’nın tarafları; şehri kuşatan Akhalılar ve müttefikleri Yu­nan Krallıkları ile kentlerini koruyan Truvalılar ve onların yardımı­na koşan Anadolu halkıdır.
Reklam
Luvi­ler varoluşun ve yaşamın kaynağı olarak niteledikleri kadına büyük saygı gösteriyorlardı, anaerkil bir toplum yapısına sahiptiler.
Evrende bulunan her şey parçalara ayrılmış tek bir bü­tündür. Yaratan, bu bütünün tamamı, yaratılanlar da bu bütü­nün parçalarıdırlar. Yaratan, yaratılmış olan varlıkların uyum içinde birliğidir. O ulu nurdan (ışık) koparak alemlere yayıl­mış, evreni oluşturmuş her nesne o yüce varlıktan bir parça­dır ve ondan ayrı değildir.
Sergius müritlerinden ellerinin üzerine konulmuş olan mührü 'hal ne kadar kötü olursa olsun' kırmamalarını istedi. Ona göre koşullar ne olursa olsun bir insanı öldürmek, erkâna sığmaz çok ağır bir suçtu. Çünkü diyordu: “Hakk insanda insan da Hakk’tadır, insanı öldürmek Hakk’ı ortadan kaldırmak olur. Dünya üstünüze de kalksa, siz Hakk’a kıymayın. Sizler yemininizden dönüp de, can almayın. Bu erkânda düşkün olmayın” Sergius eziyetten iyice bunalmış, eşini dostunu toprağa ver­miş ya da sürgüne göndermiş çaresizleri; “Elinizi okla yayla kirletmeyin kimsenin ah’ı kimsede kal­maz yol kılıcı gelir zulmü keser birgün” diyerek teselli ediyor, kötülükten kaçmalarını, beladan saklanmalarını öğütlüyordu.
Sayfa 147Kitabı okudu
Aleviliğin on bin yıldan uzun sürmüş tarihi, Anadolu’nun beşeri tarihi ile aynı yaştadır. Bu topraklar üzerinde insanlığın var­lığı ile birlikte ortaya çıkıp, çoğala çoğala bugüne ulaşmış bu zen­gin kültürel miras uzun süre Türk-îslam sentezinin yoksul duvarları arasına hapsedilmeye çalışıldı. Kendilerini ‘dava adamı’ olarak niteleyen acemi kurgucular; bu coğrafyada yeşermiş, bin bir türlü renge ve kokuya sahip eşsiz güzellikteki çiçeklerin köklerini bazen susuz Arap çöllerinde bazen de çorak Asya bozkırlarında aradılar.
Sayfa 182Kitabı okudu
Reklam
Apollonius Keşmir seyahati sırasında Ninova’da Damis adında bir genç ile karşılaştı. Damis, Apollonius’a bağlandı ve o tarihten sonra onun yanından hiç ayrılmadı, tüm gezilerine eşlik etti. Damis, Apollonius’a refakat ettiği gezilerde, yaşananları, Apollonius’un gerçekleştirdiği olayları ve söylediği sözleri, düzenli olarak kaydetti. Damis’in günlüğü, aslında yakın tanıklık ile kayda alınmış bir ‘Apollonius biyografisi’ idi. Damis’in günlüğü M.S. 210 yılında Roma İmparatoru Severus ve Kraliçe Julia Domna’nın istekleri ile dönemin ünlü tarihçisi Philostratus tarafından derlenerek kitap haline getirildi ve çoğaltıldı. Philostratus’un ‘Tyana'lı Apollonius’un Hayatı' adını verdiği kitabını aslından okuyanlar, eğer İncil'i de okumuşlarsa şu ikilemle karşı karşıya kalıyorlardı; ya Philostratus’un kitabı İncil'den kopya edilmişti, ya da İncil Philostratus’un kitabından aşırılmış alıntılardan ibaretti.
Abdal Musa’nın öğrettiği Işık İnancı (devamı)
- İnsanın canı sonsuz kudrettir, asla kaybolmaz. İnsanın teni ölür, canı (ruhu) ölmez. Aslolan candır. Can, kaynağını başlangıcı ve sonu olmayan ilahi kudretten aldığı ve onun bir parçası olduğu için doğal olarak ölümsüzdür. Yoktan var ol­mamıştır bu nedenle yok da olmaz. Can geldiği kudret kayna­ğına geri dönünceye kadar kesintisiz bir devinim içinde bin bir değişik formda kendisine yeni yaşam alanları bulur ve yeni­den doğuş döngüsü içinde, sürekli bir bedenden diğer bir be­dene transfer olur. -Bu biçimden biçime geçişlerin nihayetinde, ‘her şey as­lına rücu edecektir’ ilahi yasası işleyecek ve evrende bulunan tüm varlıklar ve yaşam biçimleri gibi insan da geldiği asıl kaynağa dönerek kendisini sonlandıracaktır. - Evrende bulunan her şey parçalara ayrılmış tek bir bü­tündür. Yaratan, bu bütünün tamamı, yaratılanlar da bu bütü­nün parçalarıdırlar. Yaratan, yaratılmış olan varlıkların uyum içinde birliğidir. O ulu nurdan (ışık) koparak alemlere yayıl­mış, evreni oluşturmuş her nesne o yüce varlıktan bir parça­dır ve ondan ayrı değildir. - İlahi kudretin içinde büyük ve küçük yoktur. Yaratan, yaratılmış olanın içinde zaten vardır. İnsan da tüm diğer yaşam biçimleri gibi kozmosun için­ de kozmosun tüm niteliklerini içinde barındıran bir mikrokozmostur. En büyük, en küçükte gizlidir.
Sayfa 42 - KalkedonKitabı okudu
Akdeniz’i seyredelim yalıdan Tanrıdağ* kürbünden Gelibolu’dan Otman Baba üstü Kızıl Deli’den Salın bizi erenlere gidelim. Mahremoğlu
Sayfa 169Kitabı okudu
İskenderiye’nin altın çağı hoşgörüsüz Hıristiyan ‘Kutsal’ Roma İmparatorluğu’nun doğuşu ile sona erdi. Eskilerin kap­samlı dünya bilgileri ve gelişmiş kültürlerine rağmen, Hıristiyanlar onları, ‘kırsal kesimde oturanlar’ anlamına gelen ‘pa­gan’ sözcüğü ile damgalayarak yok saydılar.”
Sayfa 198Kitabı okudu
275 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.