Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği

Abdülhak Şinasi Hisar

Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği Sözleri ve Alıntıları

Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği sözleri ve alıntılarını, Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği kitap alıntılarını, Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"O iyi bir ana babadan doğmuş olduğu için, ruhu vücudunun cürufundan kurtulunca, asıl mayası meydana çıkmıştı."
Reklam
Hayat fecaatini bize en iyi gösteren Shakespeare'dir. Zira daima trajedinin koynunda bir komedi gizlenir ve -gerçi insanda gülmeye cesaret kalmazsa da- facia, her zaman mudhikeden nükteler kapar.
Sayfa 65 - İş,2011Kitabı okudu
"Bir geçmiş zamanı böyle bütün hususiyetleri, renkleri, şekilleri ve insanlarıyla göstermek bütün bir felsefe ayarında tutulacak bir muvaffakıyet değil midir?"
"Hayat fecaatini bize en iyi gösteren Shakespeare'dir. Zira daima trajedinin koynunda bir komedi gizlenir ve -gerçi insanda gülmeye cesaret kalmazsa da- facia, her zaman mudhikeden nükteler kapar."
Sayfa 65 - YKYKitabı okudu
"Hayatımızın mâruz olduğu en büyük değişmelerden biri, zaman ölçümüzün değişmesidir. Çocuklar için bir aylık zaman, bir yıl kadar uzuyor. Şimdi yılların birer ay kadar çabuk geçtiğini görüyorum. Eskiden hep sinemanın rölanti sahneleri gibi geçen hayat, şimdi hızını gittikçe arttıran mecnun yani bozulmuş bir çark gibi dönüyor. Transatlantiklerin, otomobillerin, tayyarelerin müthiş süratinden bahsolunuyor. Halbuki zaman bunların hepsinden daha çabuk geçiyor. Halbuki zaman, kuyrukluyıldızların süratine tutuluyor, kuyrukluyıldızların süratiyle uçup gidiyor!"
Sayfa 64 - YKYKitabı okudu
Reklam
ben, tâ o zamanlarda, yavaş yavaş, başkalarının bize verdikleri kıymet ve ehemmiyet; hakkımızda besledikleri emniyet, muhabbet ve şefkat duygularının da, kendi benliğimizde akıl, sıhhat, saadet dediğimiz nimetlerin de, ne basit, ne kadar geçici şeyler olduklarını, çocukların eğlenmek için üfleyip, şişirdikleri ve bir an gözlerimizde tatlı birtakım hayal renkleriyle parıldadıktan sonra söneveren sabun köpüklerinden daha canlı ve daha çok payidar olmadıklarını, evet, yavaş yavaş, bütün ömrüme sinen bir teessürle, düşünmeye, duymaya, anlamaya koyuluyordum...
"Çocukların gözleri dünyayı, gizli hayatiyle, ifratlı bir hassasiyetle görürler."
Müslüman tevekkülü ona büyük bir teselli ve tam bir deva, şifâ ve inşirah olmuş, İbsen'in diyeceği gibi "Hayatı bir yalan " olmuş ve kendisini kurtarmıştı.
"Zihnin hassaları acayiptir: Bazen yavaş yavaş ta içimize toplanan derin sebeplerle, bazen de sebepsiz yere yahut hatır ve hayale gelmez bir sebep yani bir vesile ile veyahut bazı büyük hadiselerin tesiri karşısında birdenbire öyle harikulâde bir küşayişle açılır ki, bunların haricinde geçen zamanlarımızın faaliyeti bu uyanıklığa nisbetle bir uyuklama gibi kalır. Acaba neden bu güneşler bazen bize böyle doğar ve parlar ? Bir insan kafası bütün ömrü boyunca belki ancak beş on defa böyle tamamen uyanır, aydınlanır ve her şeyi anlar ve her şey hakkında hükmünü evvelinden vermiş olur."
Sayfa 35 - YKYKitabı okudu
Reklam
"Zira bulduğuna kanmak bulmak demektir. Asıl saadetin (basit, fakat gözden kaçıp unutulan hakikat!) içimizdeki kanaatten ibaret nisbi bir şey olduğu, esastır."
Sayfa 55 - YKYKitabı okudu
“Hayata, bazen, vücut gibi, zihin de tahammül edemiyor. Vücut gibi, zihin de bozuluyor.”
Hayatta muvazeneli görülenler de yarı deli, yarı iradeli sayılmalıdır. Belki bizi kurtaran da ancak bu yarı irademiz, yarı deliliğimizdir. Sıhhatimizin ve zihnimizinki bir ince tel üstünde parendeler atan bir cambazın muvazenesine benzer. Bozulmaya hazırdır. Hayata, bazen, vücut gibi, zihin de tahammül edemiyor. Vücut gibi zihin de bozuluyor. Burada beşer talihinin acı bir safhasıyla karşılaşıyoruz. Zihin bozulunca bütün oyun değişiyor. Zihnimizin bir kıvamıdır ki, -dünyaya çarpan güneş ışığının havamızı aydınlatması gibi- bize hayatı bu kadar güzel ve cazibeli gösterir. Zihnimizin bu kıvamı değişince, dünyanın da hayatın da manası başkalaşıyor. Bütün dünya ve hayat kıymetleri altüst oluyor. O zaman artık her şey abes, nafile ve hazin gözüküyor. Hayat bir felâket oluyor.
Zehrini bildiğimiz her söz, çiçeklerin arasında dolaşan bir yılan gibi, başka sathî sözler altına gizlene gizlene süründükten sonra ifadesinin imkânını bulur ve meydana çıkar.
Ve gerçi gençlik, kendi baharında, her fikrin zehrine karşı, mevcudiyetine yayılmasına mâni olan bir panzehir buluyorsa da ben, ta o zamanlarda, yavaş yavaş, başkalarının bize verdikleri kıymet ve ehemmiyet; hakkımızda besledikleri emniyet, muhabbet ve şefkat duygularının da, kendi benliğimizde akıl, sıhhat, saadet dediğimiz nimetlerin de, ne basit, ne kadar geçici şeyler olduklarını, çocukların eğlenmek için üfleyip şişirdikleri ve bir an gözlerimizde tatlı birtakım hayal renkleriyle parıldadıktan sonra sönüveren sabun köpüklerinden daha canlı ve daha çok payidar olmadıklarını, evet, yavaş yavaş, bütün ömrüme sinen bir teessürle, düşünmeye, duymaya, anlamaya koyuluyordum...
Sayfa 67 - YKYKitabı okudu
230 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.