All About History Türkiye - Sayı 8 (Ocak-Şubat 2022)

All About History Türkiye

Newest All About History Türkiye - Sayı 8 (Ocak-Şubat 2022) Quotes

You can find Newest All About History Türkiye - Sayı 8 (Ocak-Şubat 2022) quotes, newest All About History Türkiye - Sayı 8 (Ocak-Şubat 2022) book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
GALİLEO VE KARŞISINDA KİLİSE Öne sürdüğü kanıtların görmezden gelinmesi karşısında büyük bir hüsrana uğrayan Galileo, geri adım atmayı reddetti. Israrla Kopernik’in teorilerini savundu ve Dünya merkezli görüşe bağnazca sarılan teologlarla çatıştı. Ses getirmesine rağmen, kavgacı tutumu bir noktada geri tepti ve Cizvitler ona sırt çevirdi. İş bu noktaya gelince de Katolik Kilisesi, Galileo’ya karşı sergilediği hoşgörünün son bulması gerektiğine karar verdi. Artık, bu çılgının ayaklarının yere basması gerekiyordu. Bunun sonucunda, din ve bilim arasındaki çalkantılı ilişkiye dair tarihin en önemli süreçlerinden biri yaşandı: “Galileo Olayı”. 1616’da Roma Katolik Engizisyonu, Galileo’nun sapkınlıkla suçlanmasına neden olan çalışmalarının soruşturulmasına karar verdi. Bir grup din adamından, Galileo’nun meydan okurcasına savunduğu Güneş merkezlilik teorisinin incelenmesi ve kayda değer bir yanı olup olmadığının belirlenmesi istendi. Tabii ki din adamlarının öncelikli görevi Katolik Kilisesi’ni ve İncil’i savunmaktı; sadece birkaç gün sonra karara varıldı. Güneş merkezliliğin Kutsal Kitap’la çeliştiğini ve dolayısıyla Kopernikçiliğin sapkınlık olduğunu söylediler. Hükmün açıklanmasının ardından Galileo’ya teoriye verdiği desteği durdurması emredildi ve onunki de dahil olmak üzere bu teoriyle ilgili tüm çalışmalar uygun düzeltmeler yapılıncaya kadar yasaklandı. Galileo, kabul görmek şöyle dursun, gerçek bir felaketle karşı karşıyaydı.
TUĞLAYLA KORUNMUŞ SİHİR Çin Seddi’nin en batı ucundaki Jiayuguan’a açılan geçidin üzerindeki pervazda tek bir tuğla göze çarpıyor. Tuğlanın üzerinde, Jiayu Geçidi’nin mimarının adı yazıyor: Yi Kaizhan. Tuğlanın hikâyesi ise oldukça enteresan. Yi’nin, gözünü para bürümüş ve yozlaşmış bir memur olan patronu Lu Fu, Yi’ye geçidin inşası için gereken tuğla adedini tam olarak doğru hesaplamasını, tek bir tuğla artarsa bunu canıyla ödeyeceğini söyler. Yi, bu şartı kabul eder, ancak kale bittiğinde bir tuğla artmıştır. Lu Fu bu durumdan memnuniyet duyar, zira Yi’yi öldürtmeyi ve parasına el koymayı planlıyordur. Fakat Yi, tuğlaya kendi adını kazır ve kapının üzerindeki pervaza yerleştirir. Sonra da bu tuğlanın sihirli olduğunu, şayet biri onu alırsa kalenin yıkılacağını söyler. Böylece Lu’nun eli kolu bağlanmış olur ve mecburen Yi’nin hayatını bağışlar. İşte o tuğla, mimarın keskin zekâsının bir sembolü ve kalenin ayakta kalmasının garantisi olarak hâlâ orada durmakta.
Reklam
ÇİN SEDDİ Çin Seddi tekil bir şey olarak algılanıyor ama aslında kendi içinde çoğulluk barındırıyor. Yekpare tek bir duvardan değil, birçok duvardan oluşan bu dev yapı kıvrılıyor, yükseliyor, kendi içinde döngüler oluşturuyor ve zaman zaman kollara ayrılıyor. Bir kısmı ise yer yer ortadan kaybolmuş durumda... Çin Seddi’nin bazı bölümlerinin defalarca restore edildiğini biliyoruz. Çin’in kuzeyinde görkemli ve sağlam görünen taş bölümlerle karşılaşan turistler bunun aynı şekilde uzayıp gittiğini düşünüyor ama batıda taş, yerini toprağa, bazen rüzgârın savurduğu dik yamaçlara, bazen de hiçliğe bırakıyor. Öte yandan, Çin Seddi’nin bir duvardan çok daha fazlası olduğu aşikâr; önünde ve arkasında yükselen kaleler ve işaret kuleleriyle o, uçsuz bucaksız, ölçülere sığmayacak bir yapılar bütünü.
JÜL SEZAR - CUMHURİYETİN SONU Günümüzdeki Birleşik Krallık gibi, Roma Cumhuriyeti de yazılı ve resmi bir anayasaya sahip değildi. Bunun yerine; kanun, gelenek ve teamüllerin bir karışımı temel alınarak, hayatın çarklarının dönmesi ve adalet sağlanıyordu. Bir keresinde Sezar alaycı bir tavırla, “Cumhuriyet bir hiçtir” demişti. Ne var ki onun eylemlerinin çoğuna da gelenekler yön veriyordu ve hiçbir bireyin veya grubun kalıcı ve sınırsız güce sahip olmaması ilkesi esastı. Devletin en üst düzey yöneticileri iki konsülden oluşurdu. Her konsül üyesi sadece 12 aylığına seçilir, yeniden atanmak içinse on yıl beklemesi gerekirdi. Yalnızca olağanüstü dönemlerde bir diktatör atanırdı. Örneğin, MÖ 218-204 yılları arasında, Hannibal Barca’nın İtalya’yı yağmaladığı İkinci Pön Savaşı sırasında bu yola başvurulmuştu. Bu diktatörler en fazla altı ay boyunca tek başlarına Roma’ya hükmetmişlerdi.
Esasen iki taraf da kimyasal savaşa hazırlıklı değildi. Nitekim ilk başta gaz taarruzuna yönelik tek koruma yöntemi, idrarla ıslatılmış bir bezi ağız ve buruna bastırmaktı
Sayfa 85 - Kimyasal savaşKitabı okudu
Sahibinin hapse girmesi nedeniyle, Brutus Bıçak Dükkanı’nın el değiştirdiğini duyurmaktan mutluluk duyuyoruz. Tüm arkadan bıçaklama ihtiyaçlarınız için her zaman olduğu gibi sizleri dükkanımıza bekliyoruz. Üstelik bu güzel gelişmeyi kutlamak amacıyla, yalnızca Sezar yandaşlarına özel iki al bir öde kampanyamızı kaçırmamanızı öneririz.
Reklam
35 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.