Allah Resulü İle Yirmidört Saat

İhsan Atasoy

Quotes

See All
Resulullah (a.s.m.) buyurmuş ki: Bir kulun çocuğu ölünce Allah meleklere: "Kulumun çocuğunun ruhunu mu kabzettiniz?" der. "Evet" derler. "Kulumun kalbinin meyvesini mi kopardınız?" "Evet" derler. "Peki buna karşı kulum ne dedi?" deyince: "Senden yavrusunu tekrar Cennette kendisine vermeni istedi ve sana hamd etti." Bunun üzerine Allah Teala Hazretleri emreder: "Kuluma cennette bir köşk yapın. Ve ona 'Hamd Evi' adını verin." (Tirmizi, Cenaiz, 36)
Suçun şahsîliği, Kur'an'ın önemli bir prensibidir. İnsanlık tarihinde önemli bir adalet kuralı olarak bugün de geçerliliğini sürdürmektedir. Bir kişi suç işlemişse, cezasını yalnız o çeker. Onun yüzünden yakınlarını, akrabalarını, taraftarlarını suçlu addetmek zulümdür. Bu yaklaşım haksızlığı ortadan kaldırmaz; tam tersine, haksızlığı ve huzursuzluğu yaygınlaştırır.
Reklam
"Allah'a dua edip de duasına cevap verilmeyen kimse yoktur. Ya duasının karşılığı dünyada peşin verilir ya da ahireti için saklanır. Yahut dua yaptığı miktar günahından silinir. Yeter ki, kişi günah bir şey veya sıla-i rahmin kesilmesi için dua etmesin ve duada acele etmesin." Duada acele etmekten sorulunca şöyle buyurdu: "Kişi, 'Dua ettim ettim, hiçbir sonucunu görmedim' der ve dua etmeyi bırakır"
Resulullah (a.s.m.) buyurmuş ki: Bir kulun çocuğu ölünce Allah meleklere: "Kulumun çocuğunun ruhunu mu kabzettiniz?" der. "Evet" derler. "Kulumun kalbinin meyvesini mi kopardınız?" "Evet" derler. "Peki buna karşı kulum ne dedi?" deyince: "Senden yavrusunu tekrar Cennette kendisine vermeni istedi ve sana hamd etti." Bunun üzerine Allah Teala Hazretleri emreder: "Kuluma cennette bir köşk yapın. Ve ona 'Hamd Evi' adını verin." (Tirmizi, Cenaiz, 36)
İbni Mes'ud (r.a.) anlatıyor: Bir gün Resulullah (a.s.m.) bize şöyle bir soru sordu: "Siz, içinizde gerçek pehlivan olarak kimi kabul edersiniz?" "Erkeklerden kimsenin yenemediği kimseyi tabi" dedik. Resulullah (a.s.m.): "Hayır," dedi. "Gerçek pehlivan, öfkelendiği zaman nefsine hakim olandır." (Müslim, Birr 106; Ebu Davud, Edeb 3)
Hz. Ali (r.a.) anlatıyor: Bir gün Resulullah (a.s.m.) buyurdu ki: "Gençlerinizin günaha düşüp kadınlarınızın azdığı zaman haliniz nice olucak?" Yanındekiler: "Ya Resulallah! Böyle bir durum olacak mı?" dediler. "Evet, hatta daha beteri olacak" buyurdu ve devam etti: "İyiliği emretmediğiniz ve kötülükten de sakındırmadığınız zaman ondan daha beterdir, o zaman haliniz nice olacak?" dedi. Yanındakiler: "Yani bu da mı olacak?" dediler. Evet, hatta daha beteri olacak?" dedi ve devam etti: "Kötülüğü emredip iyiliği yasakladığınız zaman daha beterdir. O zaman haliniz nice olacak?" Yanındakiler iyice hayrete düştüler: "Ya Resulallah! Bu da mı olacak?" dediler. "Evet, hatta daha beteri olacak" dedi ve devam etti: "İyiyi kötü, kötüyü iyi saydığınız zaman haliniz nice olacak?" buyurdu. Yanındakiler tam bir şaşkınlık içinde: "Ya Resulallah! Bu da mı olacak?" dediler. "Evet, bir gün gelecek, bu da olacak" buyurdu. (Hadis Ansiklopedisi, c.13, s.242)
Reklam
"Dua kulluğun özüdür ve halis bir imanın neticesidir." Kulun Allah katında önemi duasıyla belli olur. Çünkü Rabbimiz "Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var" buyuruyor. Duanın insan üzerinde maddî ve manevî tesirleri pek büyüktür. Dualar belâları geri çevirir, iç huzuru verir. Kimsesizlik vahşetini ortadan kaldırır, ünsiyet lezzetini kazandırır. Her duaya cevap verildiği halde her duanın kabul edilmemesi Rabbimizin hikmetine bağlıdır. Çünkü cevap vermek başkadır, kabul etmek başkadır. Hasta, doktora "Bana şu ilacı ver" dediğinde, doktor, o ilacı verip vermeyeceğine kendi ilmiyle karar verir. İstenilen ilaç faydalı değilse vermez. Bu takdirde "Doktor beni dinlemedi" denilmez. Bunun gibi, Allah da yapılan bütün duaları dinler, işitir ve huzuruyla kuluna cevap verir. Fakat kabul edip istenilen şeyin aynını vermesi, hikmetine tabidir. O kul hakkında neyin hayırlı olacağını bildiği için ona göre muamele eder. Dünyada kabul edilmeyen duaların karşılığını ahirette verir.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.