"Allah'tan daha çok verdiği söze kim sadık çıkar. Öyleyse siz ey müminler, onunla yapmış olduğunuz bu alış-verişten dolayı sevinin. Gerçekten bu, büyük bir kazançtır."
"Varlıklar içinde en şerefli olan insanın, sadece kendisi için yaşaması, insanlara faydalı işlerden kaçması, hayır nedir bilmemesi, iyiliği sevmemesi ne kadar üzücüdür."
Vefat eden yakınlarım ve dostlarım için ne yapabilirim? diyenlere, Rasulullah Efendimizin (s.a.v) tavsiyeleri şunlardır:
"İnsanoğlu öldüğü zaman ameli kesilir, ancak şu üç yolla
kendisine sevap gelmeye devam eder:
1- Sadaka-i cariye. (Yani, insanların istifade ettiği hayırlar).
2- İstifade edilen ilim.
3- Kendisine dua eden salih evlat."
"Allah'ım! Senin rahmetini isterim. Beni, bir göz yumup açma zamanı kadar da olsa, nefsimin eline bırakma! Benim bütün işlerimi sen islah ve güzel et. Senden başka ilah yoktur."
Sakın sadaka vermeyi ölüm ânına bırakma. O anda 'Malımın şu kadarı filanın şu kadarı falanın' demeye başlarsın. Dikkat! O mal zaten falana filana kalmaktadır.
Zengin kimse şunu bilmelidir: Yapacağı bir hayır ile ulaşacağı sevap, fakirin gönlünün hoş olmasına bağlıdır. Zengin korkmalı ve 'Eğer fakiri memnun edemezsem Allahu Teala hem hayrımı yüzüme çarpar hem de bana gazap eder, helak olurum' diye endişelenmelidir.
En kötü fakirliklerden birisi de edep fakirliğidir. Edebi olmayan insan ne kadar fakir ve zelildir! İnsanı insan eden edeptir. Edebi olmayan kimse, gerçek insan değildir. İnsanlığını kaybetmiş bir kimse, eşya ile hangi boşluğunu doldurabilir ki! Güzel ahlak, iffet, edep, sabır, hoş görü, sevgi gibi güzellikleri hangi para satın alabilir?
"Cömert, Allah'a yakın, Cennete yakın, kullara yakın ve
Cehennemden uzaktır. Cimri ise, Allah'tan uzak, Cennetten; uzak, insanlardan uzak ve Cehenneme yakındır. Hiç şüphesiz, cömert olan bir câhil, Allahu Teala'ya, cimri âbidden daha sevimlidir."
Rasulullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Allah rızasını gözeterek yaptığın her harcamaya karşı sevap alırsın. Hatta hanımının ağzına koyduğun lokmadan bile!"
"Hiç şüphesiz bir müslümanın karşılığını Allahu Teala'dan bekleyerek âilesine yaptığı her harcama bir sadakadır."
"İnsanın harcadığı malın en hayırlısı, ailesine, Allah yolunda kullandığı bineğine ve Allah için beraber olduğu arkadaşlarına harcadığı maldır."
Bunun için, bir aile reisi, sabahleyin evinden işine giderken, 'Ya Rabbi! Sen rızkıma kefilsin, aslen rızkı veren sensin. Senin emrin üzere helalinden rızkımı aramak için çıkıyorum. Bana emanet ettiğin ailemin de rızkını onlara ulaştırmak için çalışacağım' diye niyet etmelidir.
Böyle bir niyetle yapılan bütün meşru çalışmalar, hem günahlara keffaret olur hem de insanın amel defterine sevap olarak kaydolur.
Arifler derler ki: Kalbin manevi hastalıklardan kurtulması, nefsin terbiyesi kelime ve temenni ile olmaz. İşin lafını yapmak ve felsefesini üretmekle sonuç alınmaz. Bu işin bir görünmeyen yönü vardır. Bu, ilâhî nasip ve Allah'ın kuluna tahsis ettiği özel yardımıdır. İşin görünen ve kuldan istenen kısmı iman, teslimiyet, tevazu ve hizmettir.
Yüce Mevlâmız da şöyle buyurur:
"Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Benim ölümümü biraz geciktirsen de bol bol sadaka verip iyi kullardan olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızklardan hayır yollarında harcayın.