Allah'ın Kızları

Nedim Gürsel
İnsan açken, nefsine tümüyle egemenken daha kolay uzaklaşıyordu gerçek dünyadan.
Sayfa 133Kitabı okudu
Hz. Muhammed...
Değerini en fazla Allah bildi, bize kalsaydı biz de severdik elbet; ama Allah onun sevgisini bizimle paylaşmak istemedi.
Reklam
İnsanoğlu aşkınlığın peşindeydi ; önü ve sonu karanlık olan yaşamına bir anlam, bir amaç ararken.
Önce Söz yoktu, hayır. Önce bu kum denizi, bu taşlar, bulutsuz mavi gökte yakıcı güneş vardı. Önce bulut, önce yağmur, önce dağlar ve yıldızlı gökyüzü vardı.
Sayfa 6
Reklam
Dünya faniydi, ama ahret inancı karın doyurmuyordu.
Ateşten bir gömlektir sevda.Giyince teni yakar, acıtır, sonunda zehirleyip öldürür.
Sayfa 55
Mısır ketenlerine yazdıkları şiirleri getirip Kabe'nin duvarına asar, çevremde tavaf ederlerdi...
Manat'ın ölümü...
Derken beni Kabe'ye getirdiler, duvarlarına Yemen işi o canım kumaşları astıkları İbrahim'den kalan tapınağa. Zemzem kuyusunun yakınına. Orada tek başına değildim. Gözü Lat ve Uzza'dan başkasını görmeyen azgın Hubel'le Hacer-ül Esved dedikleri göktaşıyla beraberdim. O göktaşı olduğu için sanki daha bir değerliydi, bizler ne de olsa yer taşıydık. Muhammed bizi kırdı geçirdi onu öpüp başına koydu. Sahi, Muhammed bebekliğini bildiğim, doğumunda gördüğüm Kuryeş'in gözbebeği. Bir tek onun kaderini kesemedim, o bizim kaderimize hükmetti. Akıbetimiz onun yüzünden, ölümümüz onun elinden oldu. Oysa dedesi Abdulmuttalip buraya getirip bize gösterdiğinde, omuzuna bindirip etrafımızda tavaf ettiğinde nasıl da sevinmiş, gurur duymuştuk.
Sayfa 90 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Manat - Kabe'de ibadet...
Çevremde dönerken giysilerini çıkarır çırılçıplak olurlardı. Huzurumda temiz kalmak için, yoksa içlerinde bir kötülük yoktu. döner de dönerlerdi, kurban kesmeden önce. Erkekler bileğli bıçakları koyunların boğazlarına sapladıkça bir tuhaf olurlardı. Kan fışkırdıkça dönerdi gözleri. Kadınlar cıscıbıldak dönerken gözleri de dönerdi kan içinde derken şehvet duyguları kabarır kadınlara saldırırlardı. Tutup yere, kurban kanlarının içine yatırır, üzerlerine çıkarlardı. Bıçak saplar gibi ansızın hiç duraksamadan kızgın zekerlerini kaldırırlardı kadınların içine. Yoksa kalplerinde bir kötülük yoktu.
Sayfa 88 - Doğan KitapKitabı okudu
Kabede'ki Allah'ın Kızları denen üç büyük putlardan-Manat
Onların kaderine uzun süre ben hükmettim. Kudeyde'de dağların ortasında gün boyu güneşin kızdırdığı gece deli rüzgarın aşındırdığı bir Kaya parçasından ibarettim. sonra düzeltip parlattılar beni, kadın suretine soktular. Elime de bir makas verdiler, kaderlerinin ipliğini dilediğim zaman keseyim diye. Ben de hiç beklemedim hamarat bir terzi gibi yıllarca çalıştım durdum. Savaştıklarında ölülerinin, kan davası güttüklerinde bazen bütün bir aşiretin, yalvarışlarına aldırmadan diri diri toprağa gömdüklerinde kız çocuklarının kaderlerini hep ben kestim.
Sayfa 88 - Doğan KitapKitabı okudu
Ficar Savaşı'nda ölenler cennete gitmemişlerdi, çünkü henüz cennet ya da cehennem vaat edilmemişti onlara, parçalanıp toprak olan gövdenin yeniden dirilebileceğine, ölümden sonraki hayata inanmıyorlardı. Ama ağıtlar yakılmıştı arkalarından, çocuklar ve kadınlar ölülerine ağlamışlardı. Üstünü başını parçalayanlar, dövünenler, kendini yere atıp debelenenler...
İbrahim'in soyundan gelenler O'nun dinini unutmuş, putlara tapmaya başlamışlardı. Böylesi de doğaldı belki, ne de olsa Tanrı susuyor, kimseye görünmüyordu. Yeryüzü onun varlığını işaretleriyle doluydu belki, ama kendisi hiç bir yerde yoktu...
Resim