Altın Işık

Ziya Gökalp
144 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

240 syf.
8/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Altın Işık incelemesi - Dikkat spoiler içerebilir!
Altın ışık masal ve şiirlerden oluşan bir kitap. Ziya Gökalp yeni Türk devletinin yolunu çizerken sadece yetişkinleri değil çocukları da düşünmüş. Küçük Prens ve Küçük Kara balık kadar etkileyici ve öğreticiydi. Bu kadar az bilinmesine şaşırdım doğrusu. Gayet akıcı ve sade. Çocuklarınıza okumanız ve okutmanız dileğiyle. Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20181,643 okunma
240 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
'' ALTIN IŞIK '' ZİYA GÖKALP
Kitabın Adı:
Altın Işık
Altın Işık
Kitabın Yazarı:
Ziya Gökalp
Ziya Gökalp
Tür: HİKAYE-MENKIBE Osmanlı’nın son dönemlerinde fikirleriyle dikkat çeken, sosyoloji alanının ilk temsilcilerinden olan Ziya Gökalp’’ın, "Altın Işık" isimli eserini ilk olarak 1922'de bastırmıştır. Kitap, derleme ve uyarlamalarını "masallar", "menkıbeler" ve "tarihî hikâyeler" olmak üzere üç başlık altında yayımlamıştır. Türklerin Orta Asya’dan beri süregelen kültürünü yaşatmak isteyen Gökalp’in Altın Işık eseri Türk çocuklarına tarih bilinci vermek, onları mâzilerine yöneltmek ve millî değerlerimizi sevdirerek onların vatansever olarak yetişmelerinde ilk adımı atmalarını sağlamak için hazırlanmış bir kitabıdır. Altın Işık, Türk çocuklarına ne kadar köklü bir kültüre sahip olduklarını hatırlatmak için yazdığı nadide kitaplarındandır. Aslında belli bir yaş grubuna değil, milletimizin bütününe yönelik didaktik çıkarımlar içermesi bakımından da dikkate şayandır.
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20181,643 okunma
144 syf.
10/10 puan verdi
Bir birinden anlamlı harika Türk masallarından oluşan harika bir eser. Çocuklarımızın okuyacağı ilk kitaplardan bir taneside Altın Işık. Okumanızı ve okutmanızı tavsiye ederim. ~Alıntı Dedim Turan Meleği! Türk’ün yüce dileği! Yüz milyon Türk bu anda Seni bekler Turan’da. Yol verince gizli bir yurt, Aldı bizi bir Bozkurt. Kaf dağından geçirdi, Türk iline getirdi
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Parıltı yayıncılık · 20101,643 okunma
168 syf.
1/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Bu kitabın ilköğretim çağındaki çocuklar için hazırlanan 100 temel eserden biri olmasının şaşkınlığı içindeyim. Zira bırakın çocukları, benim bile kitabı okurken dehşete düştüğüm yerler oldu. Spoiler uyarısı vererek kitaptaki her masala tek tek değinmek ve beni rahatsız eden olaylardan bahsetmek istiyorum: 1) Keloğlan: 10-12 yaşlarından oluşan
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Bordo Siyah Yayınları · 20121,643 okunma
240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Kitap halk hikayelerinden oluşuyor. Her ne kadar çocuk kitabı olarak görünsede her bireyin bir kere de olsa okumasından yanayım. Hikayeler de bir kültür aktarıcısıdır. Buradaki hikayelerde dürüstlük, çalışkanlık,iyilik ve erdemlilik vurgulanmış. Ziya Gökalp çocuklara Türk kültürünün küçük yaşlarda verilmesi düşüncesinden yola çıkarak böyle bir eser kaleme almış. Çünkü Gökalp edebiyatı kültürü aktarmada bir araç olarak görmüş ve her çocuğun kültürünü bilerek yetişmesi gerektiğine inanmıştır.
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20181,643 okunma
200 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Altın Işık
Altın ışık güzel bir kitap. İçinde birsürü hikaye var. mesela: Keloğlan,Tembel Ahmet,Kuğular, Nar Tanesi Yahut Düzme Keloğlan, Keşiş Ne Gördün?,Pekmezci Anne bunlardan birkaçı sizde sevebilirsiniz iyi okumalar...
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Erdem Çocuk Yayınları · 20141,643 okunma
240 syf.
5/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Çocuklara tarih bilgisi vermek ve milli şuur oluşturmak üzere yazılmış hikayelerden oluşan bu kitabı çocuklarımızın erken yaşlarda, yetişkinlerin geç de olsa okumalarını tavsiye ederim.
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20181,643 okunma
·
Puan vermedi
Kitabın sonuna doğru yer alan manzum eserler çok güzel. Özellikle kolsuz hanım, Ülker ile Aydın hikayeleri çok güzel manzum eserler. Dede korkut hikayeleri de manzum olarak yer alıyor. Çocuklara düz yazı yerine bu manzum hikayeler okutulabilir. Son bölümde yer alan Malazgirt Savaşının anlatımı tarih derslerinde çocuklara konunun daha güzel kavratilmasi için okutulması gerçekleştirilebilir...
Altın Işık
Altın Işık
Ziya Gökalp
Ziya Gökalp
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20181,643 okunma
144 syf.
5/10 puan verdi
Çocukken çok sevdiğim bir ablam hediye etmişti bu kitabı bana. Yeniden okumak nasip oldu. Çocukların ilk okuyacağı kitaplardan biri olmalıdır bence. Çocukken pek bir şey anlayamasam da tekerleme gibi gelmişti ve eğlendirmişti okurken.
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Parıltı yayıncılık · 20101,643 okunma
148 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
13 küçük hikayecikten oluşuyor... 1- Yeni Hayat 2- Keloğlan 3- Tembel Ahmet 4- Kuğular 5- Nar Tanesi Yahut Düzme Keloğlan. 6- Keşiş, Ne Gördün? 7- Pekmezci Anne 8- Yılan Beyle Peltan Bey 9- Kolsuz Hanım 10- Küçük Hemşire.. 11- Deli Dumrul 12- Aslan Basat 13- Alp Arslan Dede Korkut hikayelerinin sonuna bazı eklemeler yapılması orjinalliğini bozmuş
Altın Işık
Altın IşıkZiya Gökalp · Karbon Kitaplar · 20181,643 okunma

Yazar Hakkında

Ziya Gökalp
Ziya GökalpYazar · 47 kitap
Mehmet Ziya Gökalp, yapıtları ve görüşleriyle Türkçülüğü ve Türk milliyetçiliğini önemli ölçüde etkileyen Türk toplumbilimci, yazar, şair ve siyasetçidir. Meclis-i Mebusanda ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilliği yapmıştır. "Türk millîyetçiliğinin babası" olarak da anılır.rnrnZiya Gökalp 23 Mart 1876da, yerel bir gazetede çalışan memur Çermikli Tevfik Beyin oğlu olarak Diyarbakır Çermikte dünyaya geldi. Annesi Zeliha Hanım’dır. 16. yüzyıla kadar Araplar ve Farslar egemenliğinde olan Diyabakır sonradan Türk, Kürt ve Ermeni toplulukların millî çekişmeleri ile şekillenmiştir. Bu kültürel ortamın onun millî benliğine etki ettiği öne sürülmüştür. Sonraları, siyasi düşmanları onun Kürt kökenli olduğunu öne sürdüğünde, Gökalp, babası tarafından Türk ırkına sahip olduğundan emin olduğunu ama aslında bunun önemsiz olduğunu belirtmiştir. "Sosyolojik çalışmalarımdan öğrendim ki milliyet, eğitime dayalıdır". Bazı tarihçiler buna rağmen onu Kürt asıllı olarak tanımlamışlardır.rnrnEğitimine doğduğu yer olan Diyarbarkır’da başladı. 1886’da Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye (Askeri Lise) girdi; özgürlük düşüncesini ilk defa bu okuldaki hocası Kolağası (Önyüzbaşı) İsmail Hakkı Bey aşıladı. Askeri rüştiyenin son sınıfında iken babasını kaybetti.1890’da amcası Müderris Hacı Hasip Bey’den geleneksel İslam ilimleri ile ilgili ders almaya başladı. Öğrenimine İstanbul’da devam etmek istediyse de bu imkânı bulamayınca 1891’de Diyarbakır’da İdadi Mülkiye’nin(Sivil Lise) ikinci sınıfına kaydoldu. Son sınıfta öğrenci iken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim Çok Yaşa” diye bağırması, hakkında soruşturma açılmasına yol açtı. O sırada okul süresinin beş yıldan yedi yıla çıkması üzerine 1894’te okuldan ayrıldı.rnrnLiseden ayrıldıktan sonra amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. Tasavvufla ilgilendi. Fransızca öğrenmeye başladı. Diyarbakır’daki kolera salgını nedeniyle bu şehirde görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı, fikirlerinden etkilendi. Ekonomik sıkıntılar yüzünden öğrenimine devam etmek için İstanbul’a gidememesi, ailesinin evlenmesi için baskı yapması gibi nedenler 18 yaşındaki Mehmet Ziya’yı intihara sürükledi. İntihar girişiminin sebebi olarak idadideki hocası Dr. Yorgi Efendi’den aldığı felsefe eğitimi ve ailesinin verdiği dini eğitim arasında yaşadığı çatışma da gösterilmektedir. Kafasına sıktığı kurşun, güç koşullar altında yapılan morfinsiz bir ameliyatla çıkarıldı. Ameliyatı gerçekleştiren Dr. Abdullah Cevdet Bey ve Diyarbakır’da bulunan genç bir Rus operatördü. İntihar girişiminden sonra kendisini tekrar okumaya verdi. Özgürlüğe düşman olanlara çatan pek çok şiir yazdı.rnrn1896da , Erzincan Askeri Lisesi’nde öğrenci olan kardeşi Nihat sayesinde Harp Okulu öğrencileri ile birlikte İstanbula giden Gökalp, ücretsiz olduğu için Baytar Mektebine kaydını yaptırdı. Buradaki öğrenimi sırasında ülkedeki özgürlük hareketine katılmış insanlarla tanışmak için gayret gösterdi; İbrahim Temo ve İshak Sükûti ile görüştü. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. “Yasak yayınları okumak ve muhalif derneklere üye olmak” nedeniyle 1898’de tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı.rnrnSerbest bırakıldıktan sonra 1900de Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. Yüksek öğrenimini tamamlayamayan Mehmet Ziya’nın Diyarbakır’daki amcası ölmüş ve kızı Vecihe ile evlenmesini vasiyet etmişti. Amcasının vasiyetini yerine getirmiş ve Vecihe Hanım ile evliliğinden bir oğlu (Sedat), 3 kızı (Seniha, Hürriyet, Türkan) olmuştur.rnrn1908e kadar Diyarbakırda küçük memuriyetler yaptı. Eşinin mal varlığıyla rahat bir yaşam sürdürürken el altından hürriyet çalışmalarını yürüttü. O dönemde bölgenin güvenliği için kurulan ve başında Kürt asıllı İbrahim Paşanın bulunduğu Hamidiye Alayları hırsızlık ve soygun olaylarına karışınca halkı örgütleyerek eyleme yöneltti. 3 gün boyunca Diyarbakır Telgrafhanesini işgal ederek buradan saraya İbrahim Paşa ve adamlarını cezalandırmaları için telgraflar çekmeye başladı.rnrnDoğu ile Batı arasında ki kilit bağlantı noktalarından olan Diyarbakır Telgrafhanesinin işgali işin içine Batılı devletlerinde karışmasına neden oldu. Onlarında saraya yaptığı baskı neticesinde bölgeye bir araştırma heyeti gönderildi. Fakat bir süre için sinen İbrahim Paşa ve adamları daha sonra aynı kanunsuzluklara yeniden başlayınca Ziya Gökalp ve arkadaşlarının önderliğindeki halk bu sefer 11 gün süre ile telgrafhaneyi yeniden işgal ettiler. Bu direnişin sonunda İbrahim Paşa ve adamları bölgeden uzaklaştırılmıştır.rnrn1904- 1908 arasında Diyarbakır Gazetesi’nde şiir ve yazılarını yayımladı. İbrahim Paşa’nın halka yaptığı zulümleri "Şaki İbrahim Destanı" adlı yapıtında anlattı.rnrnII. Meşrutiyetten sonrarnrnII. Meşrutiyet’ten sonra İttihat ve Terakkinin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini çıkardı.rnrnMehmet Ziya, 1909da Selanikte toplanan İttihat ve Terakki Kongresine Diyarbakır delegesi olarak katıldı ve örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. Selanik’te kalmayı sürdürerek çevresinde bir kültür hareketi yaratmaya çalıştı. Lise programlarına sosyal bilimler dersi koydurtarak bu disiplinin okullarımıza girmesini sağladı. İttihat ve Terakki Selanik Şubesi’ni gençlik işleri ile uğraşan kolunun başına geçen Ziya Bey, çevresindeki gençlere toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Tevfik Sedat, Demirtaş, Gökalp gibi takma adlarla Selanik’te yayımlanan felsefe dergisinde yazılar yazdı. Dünyadaki Türkleri birleştiren, güçlü bir Türk devleti kurulmasını tasarlayan Ziya Bey, bu ülküyü dile getirdiği Altun Destanı’nı 1911’de Genç Kalemler Dergisi’nde yayımladı.rnrn1912de Derneğin merkezi İstanbul’a taşınınca, Ziya Gökalp de İstanbul’a geldi, Cerrahpaşa semtine yerleşti. Mart ayında Ergani/Maden (Diyar-ı Bekir) mebusu olarak Meclis-i Mebusana seçildi. Meclis dört ay sonra kapatılınca Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. Kurumda onun eğitimle ilgili görüşleri kabul gördü; Darülfünun ve Eğitim Fakültesi’nde ders programları, okutulacak kitaplar onun önerileri doğrultusunda kararlaştırıldı. 1913 ve 1914 yıllarında kendisine önerilen Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) görevini kabul etmedi, üniversitedeki görevini sürdürdü. 1915’te İstanbul Üniversitesi’nin Felsefe bölümünde İctiamiyyat müderrisi (Sosyoloji Hocası) olarak atandı. İstanbul Üniversitesi’ndeki ilk sosyoloji profesörü idi, üniversitelerimize toplumbilim onun sayesinde girdi.rnrnDüşüncelerini Türkçülük etrafında şekillendiren Mehmet Ziya Bey, İstanbul’a gelir gelmez Türk Ocağının kurucuları arasında yer almıştı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmuada yazılar yazdı. Balkan Savaşı öncesinden I. Dünya Savaşı başlarına kadar Türk Yurdu dergisinin yönetim kurulunda kaldı, derginin her sayısın bir şiir bir de yazı verdi. Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak başlıklı yazı dizisinde önemli konular yer verdi. Sonraki yıllarda Yeni Mecmua’yı çıkardı.rnrnZiya Gökalp, bir yandan da eser vermeyi sürdürüyordu. 1914’te "Kızıl Elma"; 1918’de ise Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" adlı eseri ile "Yeni Hayat" isimli şiir kitabını yayımladı.rnSon yıllarırnrnI. Dünya Savaşında Osmanlı Devletinin yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919da üniversite içinde İngilizler tarafından tutuklandı; dört ay Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu kaldıktan sonra Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili işgal mahkemesi tarafından yargılandı. Mahkeme sürecinde soykırım iddialarını kesinlikle reddetmiş ve Mukatele(karşılıklı öldürme) tezini savunmuştur. Yargılama sonucu diğer İttihatçılarla birlikte Malta’ya sürgüne gönderilen Ziya Gökalp, orada arkadaşlarına toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Malta sürgünlüğü dönemde ailesiyle yaptığı mektuplaşmalar daha sonra Limni ve Malta Mektupları adıyla kitaplaştırılmıştır; sözkonusu kitap Malta sürgünlerinin orada geçirdikleri hayat şartlarıyla ilgili elimizdeki tek eserdir.rnrnZiya Gökalp, 2 yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul’a döndüğünde üniversitede ders vermeye devam etmek istediyse de bu isteği kabul edilmedi. Bir ay kadar Ankara’da yaşadıktan sonra ailesiyle Diyarbakıra gitti, Ahmet Ağaoğlu’nun desteğiyle Küçük Mecmuayı çıkardı, yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı destekledi.rnrn1923te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığına atandı, Ankaraya gitti. Aynı yıl Türkçülüğün Esasları isimli ünlü esrini yayımladı. Ağustos’ta İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisine Atatürk tarafından Diyarbakır mebusu olarak seçildi. Ankara’ya yerleşen Ziya Gökalp, kültürel ve düşünsel çalışmalarına hiç ara vermdi;e dünya klasiklerinin dilimize çevrilip yayımlanması ile uğraştı. 1924te kısa süren bir hastalığın ardından dinlenmek için gittiği İstanbulda 25 Eylül 1924 günü hayatını kaybetti. Sultanahmet’teki II. Mahmut Türbesi haziresine defnedildi.rnGörüşlerirnrnOsmanlı Devletinin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batıdan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamdı. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batının teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi.rnrnToplumsal modeli, Emile Durkheimin teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temel
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.