Bizlere gösterilen,tanıtılan,anlatılan Osmanlı tu-ka-ka
Halbuki;
*Yahudiler İspanya'da zulüm görürken, Sultan 2.Bayezid onlara kucak açtı vatandaşlık verdi.
*Sultan Abdülmecid, tıp fakültesinde okuyan tek bir Yahudi öğrenci için,kendi dinine uygun mutfak kurulmasını sağladı.
*Osmanlı donanması, gayrimüslim neferlerin dini bayramlarında demir atardı.
*Şeyhülislâm,gerektiğinde Padişahın uygulamalarını hukuka aykırı bulup fetva ile engelleme hakkına sahipti.
*Telgrafı bulana memleketinde kimse yüz vermezken, Sultan Abdülmecid,kendisini davet edip telgraf hattı kurdurup;dünyada ilk telgrafı çeken kişi olmuş.
*Pasteur kuduz mikrobunu bulduğunda, Avrupa'da ciddiye alınmamış;Abdülhamid Han,bir nişan ve teşekkür mektubu göndermiş.
*Akıl hastaları Avrupa'da içine şeytan girmiş diye yakılırken,Osmanlılar akıl hastaneleri kurarak delileri hasta kabul etmiş;kuş sesi,su sesi,musikî ile tedavi etmiştir.(2.Bayezid)
...........
Başta Kur'ân-ı Kerim, kıraat, tecvit, ilmihal dersi verilir. Sonra tefsir, hadis, kelam, fıkıh, şiir ve inşa, musikî, astronomi, geometri, coğrafya, tarih, mantık, edebiyat ve hikmet okutulurdu.
Meşrûtiyet sadrazamı ve İslamcılık cereyanının liderlerinden Said Halim Paşa 1919 yılında şu itiraflarda bulunuyor:
‘’Adalet sistemimizi ıslah etmek için Fransa adalet sistemini esas aldık.Halbuki Fransız Cemiyeti,bizimkine asla benzemeyen,Aslı ve menşei,ruh hali,adetleri ve gelenekleri,irfanı ve medeniyet seviyesi ile pek farklı olan,ihtiyaçları ise çok ve çeşitli bulunan bir cemiyetti.Fransız adalet sistemi mükemmel oluşu ile bizi cezbetti.Bu da bizce kabul olunması için kâfi görüldü.Halbuki kimse,Fransa’ya hiçbir şekilde benzemeyen bizimki gibi bir memleket için bu sistemin uygun olup olmadığını düşünmedi.Bu tarzda icra eylediğimiz adliye ıslahatının da bunca seneler çalıştıktan sonra malum şekilde ve hiç derecesinde neticeler vermesi şaşılacak bir şey değildir.Bu yeni kurulan mahkemeler,Fransız mahkemelerinden üstünkörü alınmış olduklarınan,getirildikleri muhit ile hiç alakası yoktu.Memleketimize Fransa’nın kendisi kadar yabancı idiler.’’
Osmanlı Devleti, aşiret çocuklarını İstanbul terbiyesiyle yetiştirmeyi istemiş; bunun için 'aşiret mektebi'ni kurmuştu.
Böylece mahalli dili konuşan memurlar olarak memleketlerine dönüşte halifeye sadakatle hizmet edecekler, propagandalara aldanmayacakardı.