A'mâk-ı Hayal, II.Meşrutiyet döneminde kaleme alınan bir romandır. Hüseyin Tunca bu roman için "modern mesnevi" demektedir. Romanda Ahmet Râci'nin küçüklüğünden beri çok okumasına, dini ve ilmi bilgisinin yüksek olmasına rağmen sorularına yanıt bulamaması ve bir gün mezarlığın önünden geçerken kapısını açık bulup içeri girmesi ve orada takkesinde, hırkasında ayna parçaları olduğu için Aynalı Baba denen mutasavvıf bir zât ile karşılaşması anlatılır.
Râci, Aynalı Baba'nın yanına her gidişinde onunla kahve içer, Baba'nın çaldığı ney ile uykuya dalar ve rüyasında sorularına yanıt bulacağı seyahatlere çıkar. Bu seyahatlerindeki mekanlar arasında gezegenler, gerçek ve gerçek olmayan ülkeler, feleğin katları (Merih, Müşteri, Hindistan, Suriye) olduğu gibi bu mekanlarda başına gelen olayların içinde de hem tarihi karakterler hem de olağanüstü karakterler (Buddha, Brahma, Zerdüşt, Anka, Hızır, Ahriman, Hürmüz) vardır. Râci yolculuğunu dokuz günde tamamlar ve sorularının cevabını bulur. İkinci kısımda Râci'yi Manisa tımarhanesinde görürüz. Orada Aynalı Baba ile tekrar karşılaşır, yeniden rüyalara dalar.
Yazarın romandaki amacı vahdet-i vücut anlayışını ele almak, dönemindeki materyalist ve pozitivist görüşlere karşı manayı savunmaktır. Bu romanla tasavvuf akılla yorumlanmış ve batılılaşma çabalarımız fikir çilesine dönüşmüştür, diyebiliriz.
Tanzimat döneminden beri söylenen "sentez" düşüncesi bu romanla başarıya ulaşmış, yerli roman ortaya çıkmıştır. Ancak bu yolun devamı gelmez.