Dostoyevski'nin 1859 yılında yayımlanan ve 5 yıllık sürgün hayatından sonra edebiyata dönüş yaptığı ilk eseri olan "Amcanın Düşü", şu ana kadar okuduğum Dostoyevski eserlerinden farklı olarak mizahi yönü baskın olan ciddi bir taşlama örneğidir.
Mordasov adındaki bir taşra kasabasında geçen ve Rus sosyete kesimine şekil veren baskın ve hükmedici kadın karakterlerin ön planda olduğu, erkek karakterlerin ise bastırılmış ve silik tipler olduğu eserde, hırsları, dedikoduları, bitmeyen entrika ve planları ile akrabaları olan yaşlı amcaları Prens K'yı evlendirmek suretiyle yerlerini ve mevkilerini sağlama alma çabaları anlatılmaktadır.
Edebiyat dünyasına eğlenceli ve ironik bir üslupla dönen Dostoyevski, yine de bu tiyatrovari eseriyle Çarlık Rusya'sına sosyal ve siyasal göndermeler yapmaktan da geri durmamıştır. Prens K'nın takma gözü, takma ayağı, perukası ve şaşaalı giyimiyle görünürde var olan ama bitmeye mahkum duruşuyla Çarlık Rusyası'na, yine Prens K'nın gördüğü evlilik düşünden uyanması ve Avrupa'ya gitme düşüncesiyle de Rus halkının bir düşten uyanması ve gerçeği görmeleri gerektiği gibi örnekler sayabiliriz.
Okurken büyük bir keyif aldığım ve beni gülümseten bir eser oldu. Tiyatro oyunu olarak da yazılmış olsaydı büyük bir keyifle okur ve izlerdim. Karakterler, karakterler arasındaki tezatlıklar çok güzel yansıtılmış. Dostoyevski yine şaşırtmadı. Kitapla kalın...