Hepimiz, en sade, hiçbir çıkar kokusu olmayan işlerde bile hesaplı hareket ederiz, hem bunu farkına varmadan yaparız. Üstelik daima kendi kendimizi aldatarak, soyluluktan bir an ayrılmadığımızı iddia ederiz.
Bu gibi fikirleri hep şu okuduğunuz Shakespere'inizdan alıyorsunuz. İnanın bana Shakespeare'iniz çoktan gününü doldurmuştur; bugün yeniden dirilecek olsa, bütün o zekasıyla, yaşadığımız hayata zerre kadar akıl erdiremezdi.
Zayıf, kof, her zaman başkasının etkisi altında hareket etmeye alışmış, ama bir aralık isyan bayrağını çekip kuvvetli, makul olmaya karar veren kimselerin bu hareketlerinin her zaman belirli bir sınırı vardır. Başlangıçta isyanları son derece şiddetlidir. Bu şiddet çılgınlık hali alır. Karşılarına çıkan engellere gözleri kapalı atılırlar, güçlerinin üstünde çaba gösterirler. Ancak, belirli noktaya varınca kendinden geçmiş o insan zınk diye duruverir, "Ben neler yaptım?" gibilerden korku içinde kalakalır.
Hemen arkasından da sönmüş balon gibi pörsür, ağlamaklı olur, diz çöküp af diler, her şeyin eskisi gibi olması için yalvarır, her şeyin bir an önce sonuçlanmasını ister.
"Bütün hayatım hayallerden oluşmuştu. Yaşamıyordum, durmadan, sürekli hayal kuruyor, insanları küçümsüyordum, ama insanlara karşı neyimle gururlandığımı kendim de bilmiyordum."