İnsanın yaşamını sürekli olarak kanıtlaması mı gerekli? Garip bir zayıflık belirtisi, yeni bir fanatizmin önbelirtisi, yüzü olmayan bir performansın belirtisi, sonu gelmeyen bir apaçıklığın belirtisi.
Bu yolculukta ortaya çıkan tek sorun şu: Anlamın yok olmasında nereye kadar gidilebilir; çölün hiçbir şeye gönderme yapmayan şekli içinde çatırdamadan ve kuşkusuz yok olmanın gizli büyüsünü sürdürmek koşuluyla nereye kadar gidilebilir?
Bununla birlikte burada, bu ülkede bir nükleer dünyanın gitgide büyüyen soyutlaması ile kökleşmeden değil, köküyle sökülüp atılmadan ileri gelen ilkel, bilinçdışı, önüne geçilmez
bir canlılık arasında güçlü bir karşıtlık var. Bu metabolik canlılık sekste, işte olduğu kadar bedenlerde ya da alım satım da
da görülüyor. Aslında ABD yeri, teknik üstünlüğü, o hoyratça vicdan rahatlığıyla ve simülasyona açtığı alanlarda şimdiki en ilkel toplumdur. İnsanı büyüleyen şey, bu ülkeyi geleceğin ilkel toplumu olarak; karmaşıklığın karışıklığın, en büyük izdihamın, korkunç ama yüzeysel çeşitliliğiyle güzel bir alışıklığın toplumu
olarak; sonuçları önceden kestirilemeyen, içkinliği bizi hayran bırakan ama üstünde düşünülecek geçmişi olmayan, dolayısıyla temelden ilkel, tam bir meta sosyal olgu toplumu olarak dolaşmaktır... İlkellik, bizim ötemizde ve uzaktan kendi tinsel, toplumsal ya da ekolojik mantığını fazlasıyla aşan bir dünyanın abartılı, insanlık dışı karakterine geçmiş.