Max Brod'a mektup:
"Sevgili Max Brod,
İnsan arkadaşını iyi seçmeli derler ya. Valla kıyak arkadaş bulmuşsun. Arkadaş ayağına Kafka'nın bütün notlarını kitap haline getirdin, sattıkça satıyorsun. Platon gibi bulmuşsun bir Sokrates, adam hapşursa kitabını yazıyorsun. Hadi Dönüşümdü, Davaydı, Ona Mektuptu, Şuna Mektuptu anladım ama arada kendi yazdıklarını da Kafka ismiyle bize kaktırmanı hiç uygun bulmadım. Bu Amerika denen kitabı sen yazdın dimi? Söyle ya! Bak çok belli oluyor.."
Bu kitabı bitirene kadar Kafka eserlerini bize kazandıran Max Brod'a böyle seslenesim geldi. Bu kitapta Kafka esintisi yok arkadaş. Ya acemiliğine geldi, ilk kitabı olduğundan yazam geçem dedi. Ya da Max Brod bir ayar geçiverdi.
Kitabı 30. sayfalardayken bırakacaktım, fakat hikaye öyle hızlı aktı ki birden, bir baktım nerdeyse bitirmişim. Kitabı kötülediğime bakmayın. Okutuyor kendini fakat kapakta Kafka yazmasa ona göre okuyacağım. Kafka kitabını okurken insan tırsıyor, lan birşey mi kaçırıyorum diye. Kafka olunca bazı cümleleri tekrar okumalı ve o cümlenin alt mesajını çıkarana kadar ibiklemeli. Bu kitapsa kullan at hesabı hızlıca okunup kenara koyulacak bir kitap. Mutlaka hikayeden çıkartılacak sonuçlar var. Fakat Max Brod denen amca kitabın son notlarını sanırım bulamamış, çünkü Kafka bu hikayenin sonunu da kesin güzel bağlamıştır ama bize kadar ulaşmadı tabi.
Kitapta tek Kafka esintisi yine baba vurgusu olabilir. Ne babaymış arkadaş. Adam, küçücük oğlunu başka ülkeye sürgüne gönderiyor. Kafka'yı soktuğu psikolojiye bak adamın. Ah Kafka ah, bir Max Brod, bir baba bitirdi seni..