Stefan Zweig, 1922'de Gestapo ve Nazilerden korktuğu için onlardan fiziki olarak sürekli kaçış halinde yaşayan ve eserlerini de bu ruh hali içinde yazan bir yazar. Kendisi her ne kadar fiziki olarak kaçmayı başarsa da ruhen onlardan kaçamamış, gittiği her yerin Naziler tarafından işgal altına alınacağından emin bir şekilde yaşamını sürdürmüştür. Zweig bir çok eserini de kendisini intihara sürükleyen bu ruh hali içinde yazmıştır. Amok Koşucusu da bu eserlerden sadece biri. Sürekli kaçışı ve koşuşu anlatan bir eser.
Kitaba da ismini veren “Amok Koşucusu“ adlı öyküde kendi yıkımına ve ölümüne doğru son hızla koşarak giden amok hasatlığına tutulmuş bir doktorun hikâyesi anlatılmaktadır. Aşk delisi olan, aşkından deliren bu doktor, amok hastalığına yakalanmış ve intihara doğru sürüklenmektedir.
Amok Malezya ve Filipinlilerde görülen bir hastalıktır. Kelime anlamı olarak hiddetle saldıran, sinir krizi geçiren, gözünü karartan anlamlarına gelmektedir. Eline geçirdiği silahla koşarak önüne çıkan her şeyi öldürmeye başlama durumudur.
Elinize aldığınızda rahat bir şekilde hiç sıkılmadan bitirebileceğiniz, okumuş olduğunuz ağır romanların ardından kendinizi dinlendirebileceğiniz okumayı hak eden bir eser.
Başka başka kitaplarda görüşmek dileğiyle.