Biz, talihsiz insanlar, her şeyi pek güzel hissederiz de anlatmayı bir türlü beceremeyiz. bu yüzden kendimizden utanç duyar, kendimize kızarız ve yaşam her yandan üstümüze üstümüze gelir; bizi boğar, nefes almaya çalışırız ama, hissedip de anlatamadığımız düşünceler buna meydan vermez.
Hepimizin arkadaş olduğunu hissetmedikçe, aynı istekle, haklarımız için mücadele etme isteğiyle sıkı sıkıya birbirine bağlı dostlardan oluşan bir aile oluşturmadıkça, daha iyi bir hayata ulaşamayız.
Bu bir cinayet, Ana! Milyonlarca insanın öldürülmesi, ruhların katli... Anlıyor musun? Ruhu öldürüyorlar. Bizlerle onlar arasındaki farkı görüyorsun: Bizden biri bir insana vurdu mu, utanıyor, acı çekiyor, özellikle tiksinti duyuyor! Oysa ötekiler, acımadan, kılları kıpırdamadan, rahatlıkla binlerce kişiyi öldürüyorlar, zevkle öldürüyorlar! Kendilerini insanlara egemen kılma imkanını sağlayan parayı, altını, önemsiz kağıt parçalarını, bir sürü ıvırzıvırı korumak için boğuyorlar. Düşün bir kez: Kendilerini savunmak, korumak için değil, varlık aşkına yapıyorlar. İçerden değil, dışardan sakınıyorlar.