Fabrikanın düdüğü ala şafağı keskin bir bıçak gibi parçaladı. İşçi mahallesinin ağır dumanlı havası bu çığlıkla çalkalanınca, henüz mahmurluktan kurtulamamış asık bir takım yüzler ufacık kararmış evlerden çıkarak, korkudan kaçışan karıncalar gibi hızlı adımlarla koşuşmaya başlar, sabahın o soğuğun da, dar sokaklardan geçerek gözlerinden çıkan sarı ışıkla çamurlu soşeyi aydınlatan fabrikanın güvenle bekleyen yüksek duvarlarına doğru giderlerdi.
“Yardım et! Okuyana rahat yüzü göstermeyecek kitaplar ver bana.”
“Yeryüzünün tüm çocukları, hareket halindeler. Tüm dünyada, her yönden aynı hedefe doğru yürüyorlar.. En yüce gönüller, en namuslu kafalar, kararlı adımlarla kötü olan herşeyin üstüne yürüyorlar. Yalanı çiğneyip geçiyorlar. Gençler, sağlam gençler, dizginlenemez güçlerini bir tek hedef için kullanıyorlar: Adalet için! İnsanların acılarını yenmek için yürüyorlar. Dünyadaki felaketleri yok etmek için. Bayağılıkları, çirkinlikleri yenmek için savaşıyorlar. Ve zafer, onların olacaktır. ‘Yeni bir güneş yakacağız!’ demişti bana onlardan biri; yakacaklar! Bütün kırık yürekleri, bir tek yürek halinde birleştireceğiz demişti. Başaracaklar bunu!”
1868, Rusya doğumlu Maksim Gorki 1892′de Tiflis’te Kafkasya Gazetesinde çalışmaya başladı. Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov fakat yoksulluk ve acı dolu bir hayat sürdüğü için Rusçada acı anlamına gelen Gorki takma adını kullandı. 1895′te Petersburg’da yayınlanan bir dergide çıkan Çelkaşadlı öylüsü ile ünlendi. Aynı zamanda 1 Mayıs Marşının söz yazarıdır.
Küçük yaşta öksüz kalan Maksim Gorki büyük babasının yanında büyüdü ve 11 yaşından itibaren çalışmaya başladı. İşçi sınıfının yaşamını yakından tanımasından dolayı yaşadığı tecrübeleri ve siyasi görüşü kitaplarını, özellikle de Ana’yı oldukça etkilemiştir.
“Ne güzel gülüyorsun Andre! Oysa çok gülenlerin yüreğinde keskin bir acı saklıdır.”