Kitap sizi "işçi sınıfının rutini her sabah kaderlerine isyan ederek aynı şeyi tekrarlarlar" cümlesi ile işçi sınıfının günlük rutinini yüzünüze vurarak karşılar.
Onların iş bitişi mutlu eve dönüşlerini, sağlıklarını, tüm hayatlarını dört duvar fabrika arasına hapsedişlerini betimler.
Kitap devrimci, sosyalist fikirlere sahip olan ve Çar'a karşı olan Pavel Mihailoviç (mücadele, yargı, tutuklanma vs.) ile kocası Mihail Velasof'tan yıllarca eziyet gören ve kocasının ölümü üzerine oğlu Pavel'in üzerine titreyen Pelake Ana Nilovna'nın hikayesini anlatıyor.
Kocasının ölüme üzerine oğlunu koruma güdüsüyle oğlu ve çevresi ile ilişkisi gelişen ve böylece yeni fikirleri tanıyan Ana'nın aydınlanmasını yaşıyoruz.
"Ne kadar boş yaşamışım, kocamdan başka bir şeyle ilgilenmezdim bütün işim koca denen vahşi yaratığı beslemekti."
Kocası sonrası ise önce oğlu sonrada oğlunun ötesinde insanları seven ve insanlar için bişeyler yapmak istiyor Ana.
Ana'nın ezilen bir vücuttan onurlu bir yaşama geçiş sürecini anlatan bir şaheser.
Anneler evlatları için herşeyi yapabilirler, devrimci bile olabilirler.
Oğlunu kurtarma çabası ülkeyi, dünyayı ve insanlığı kurtarma çabasına dönüşen Ana'nın dramatik sonu etkileyiciydi.
Bir kıvılcım olmuştu belki de...
