Sadece başlıkları okuyor, birkaç cümle ile o bahsi tamamlıyordum. Öğrenmek istediklerimi de öğrenmiştim. Yakın gelecekleri okurcasına:
-Ufukta yeni bir dünya harbinin bulutları var. Acele edin. Bunların çoğu ordu ve halk ihtiyaçları için şart olan tesisler, Allah muvaffak etsin acele edin, dedi.
Bunları söyleyen insan birkaç gün önce komadan çıkmıştı. Sağlığı ile ilgili bir tek kelime etmedi
Bir gün Atatürk ün yolu bir köy okuluna düşer. Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders vermektedir.
Atatürk sınıfa girer. Öğretmen kürsüsünü terk ederek Atatürk ün oturmasını ister ve şöyle der:
-Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz. Eğer izin verirseniz, biz de sizden faydalanmak isteriz. Sınıfta ders sırasında, Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.
-Aman paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi. Siz ne ettiniz de kesmesini sağladınız?
Atatürk gülümser, yanındakilere şöyle der:
-Dün akşam Amasya Valiliğine yazı gönderdim ve Şıh'ı Afyon'a vali atadığımı bildirdim.
Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da Şıh'a vermesini söyler. Yazıda şöyle yazmaktadır. "İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselesine gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım. Kal sağlıcakla..."
Mustafa Kemal Paşa, 13 yıl evvel asker olarak elinde silah, çarpıştığı yerlerde şimdi öğretmen olarak, elinde kalem, kağıt mücadeleye atılmaya hazırlanıyordu. Bu defa, cehalete karşı seferberlik ilan etmiş, savaş açmıştı.