Newest Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları Quotes
You can find Newest Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları quotes, newest Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Dökümle yapılmış ve kakma tekniği ile süslenmiş Selçuklu devri madeni eserlerinden Andadolu'ya izafe edebileceğimiz diğer bir örnek, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunan bir çelik aynadır.
Saplı tipte olan bu ayna, Selçuklu devri madeni eserlerinin arasında çelikten yapılmış yegane örnektir. Aynanın üzerini süsleyen alçak kabartma kompozisyonlar, ince çizgiler halinde uygulanan altın varaklarla kakılmıştır. Çelik aynanın ortasında, doğan kuşu ile avlanan bir atlı avcı kompozisyonu yer almakta; bu kompozisyonun etrafını birbirlerini kovalayan hayvan figürlerinden oluşan bir friz dolanmaktadır. Doğan kuşuyla avlanan atlı avcı figürü, Orta Asya kökenli bir kompozisyondur. Benzeri kompozisyonlar hem 7-9. yüzyılla ra ait Uygur ve Hatan resimlerinde ve sikkelerinde, hem de 10-11. yüzyıllara tarihlenen Karahanlı aynalarının süslemesinde karşımıza çıkmaktadır. Çelik aynanın üzerindeki av sahnesinde atlıyla karşı karşıya tasvir edilmiş bir ejder figürü görülmektedir. Orta Asya kökenli olduğunu belirttiğimiz "doğan kuşu ile av" kompozisyonunun, bu eser üzerinde, Bizans ikonografyasındaki "St. George'un ejderi öldürmesi" sahnesiyle karıştırılarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bizans sanatından alınma konuların Orta Asya, İran veya Mezopotamya kökenli kompozisyonlarla karıştırılarak kullanılması, Anadolu Selçuklu madeni eserlerinin çok tipik bir özelliğidir.
Selçuklu sanatında hayvan tasvirlerinin, çoğu zaman sembolik anlamlar taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu konuda çeşitli yayınları bulunan G. Öney, Anadolu Selçuklu mimari süslemesinde boğa figürünün hiçbir zaman tek başına görülmediğini, bu figürün genellikle insan, arslan, kartal, ejder veya gergedan figürlerinden biriyle beraber kullanıldığını belirtmektedir. Öney, boğa figürünün sembolik anlamının birlikte tasvir edildiği figürlere göre değiştiğine dikkati çekmektedir. İnsan figürleriyle birlikte tasvir edilen boğa, "Ay"ı, veya Boğa burcu nu, veya Zühre (Venüs) gezegenini;' kartal ve arslan gibi ışık ve kudret sembolü olan hayvanlarla birlikte görülen boğa ise, zıt bir prensibi (karanlığı, yenilgiyi) temsil etmektedir. Boğa, ejder figürüyle bir arada kullanıldığı zaman, hakim hayvan olarak -yer altının, karanlığın hakimi olarak- karşımıza çıkmaktadır.
Selçuklu devri çadır tasvirleri, eğlence sahneleri, gömülme adetleri, kıyafetle ri, mimari tasvirleri, tabiata verilen önem bu minyatürlerde ekspresyonist bir anlatımla sunulmaktadır. Kuwetli kırmızı, mavi ve siyah renkler kullanılmıştır. Stilize üslOpla işlenen Varka ve Gülşah minyatürlerinde Beyşehir Kubadabad Sarayı çinilerinden tanıdığımız, kökü Uygur resmine kadar uzanan yuvarlak yüzlü, uzun örgülü saçlı, çekik badem gözlü, keman kaşlı, ufak ağızlı tipler görülür. Renkli kaftanlar giymiş ve hareketli canlandırılmışlardır. Bu figürlerin çok benzerleri İran'da Rey merkezinde yapılan minai seramiklerde görülür.
Anadolu dışında Türk İslam sanatına ait bilinen en erken minyatürler, büyük olasılıkla Zengiler'den I. Nureddin Arslan Şah'ın emriyle Musul'da yazılıp resimlendirilen, Yunanlı yazar Johannes Grammatikos veya Pseudo Gale
nos'un Kitab Al-Tiryak (Panzehirler Kitabı) adlı eseridir. Eser hekim Andro makos'un maceralarını anlatır. 12. yüzyıla ait iki kopyası vardır. Kitab Al-Tiryak'ın Paris Milli Kütüphanesi'nde bulunan kopyasında 1199 tarihi verilir (M.S. 2964). Bu minyatürlerde saray ileri gelenleri, kadınlar tamamen Selçuk el sanatlarında rastlanan stilde canlandırılmıştır.
1965-66 yılı Kubadabad kazılarında çeşitli cam eşyaya ait bol parçalar ele geçmiştir. Renksiz, kobalt mavisi, yeşil, bordo, sarı ince cam parçalarının tabak, vazo, kadeh, şişe gibi eşyaya ait olduğu anlaşılmaktadır. Kubada bad 1966 yılı kazısında bulunan emaye tekniğinde işlenmiş bir cam tabak, bu devirden Anadolu topraklarında ele geçen tek örnek olarak büyük önem taşır. Parçalar halindeki tabağı çok az noksanla tamamlamak mümkün olmuştur ve bugün Konya Karatay Medresesi Müzesl'nde sergilenmektedir.