Anadolu'da Büyük İsyan 1591-1611

William J. Griswold

Anadolu'da Büyük İsyan 1591-1611 Posts

You can find Anadolu'da Büyük İsyan 1591-1611 books, Anadolu'da Büyük İsyan 1591-1611 quotes and quotes, Anadolu'da Büyük İsyan 1591-1611 authors, Anadolu'da Büyük İsyan 1591-1611 reviews and reviews on 1000Kitap.
Karayazıcı'nın gücünü kırmak görevi verilen Hüseyin Paşa'nın bu iş için iyi bir seçim olmadığı anlaşıldı. Savaş alanında geçen birkaç ay sonun­da İstanbul'a şaşırtıcı haberler geldi: Karamanlı paşa savaşmayı reddettiği gibi, bölgede Osmanlı yönetimini egemen kılmak yerine bir de Karayazı­cı 'ya ve Celalilere katılmıştı.
Celali önderi Karayazıcı:
1596 Macaristan seferi sırasında -Haçova savaşının yapıldığı yıl- Karayazı cı, bağlı olduğu sancakbeyine (Sivas ya da Malatya olduğu sanılıyor) vekalet etti. Daha sonra devlet onu Tarsus-Silifke bölgesindeki yaygaracı softa takımını (öğrenciler) yatıştırınakla görevlendirdi. Bu gü­venlik görevini yerine getirdiği sırada, bağlı olduğu sancakbeyinin görev­ den alındığını öğrendi. Sonuç olarak Karayazıcı ve adamlarına da yol ve­rildi. Karayazıcı, bundan böyle bir başka Anadotulu tımar sahibinin ma­iyetindr yüksek mevkiye gelme umudu kalmadığını hesap ederek ortalık­ta gezen çok sayıdaki asi çetelerden birine katıldı ve çabucak başa geçti. Başkaldıranları çevresinde topladıkça ünü arttı: Yalnız Haçova savaşının fırarilerini değil, 1593 'te İstanbul' da çıkan ayaklanmada yeniçeri­lerin egemen olmasından sonra artık orada barınamayan kızgın sipahileri de topladığı Ordusu için gerekli hayvan yemini sağlamak için köyleri yağ­malarken kullandığı "her sakaldan bir kıl" sözü bir tür eşitlikçi zorbalığın işaretiydi.
Reklam
Anadolu'nun asi ama deneyimli sekbanlarının, olağanüstü etkili bir or­du düzeni içinde nasıl örgütlenebileceğini gösteren ilk eğitimli Osmanlı askeri, daha çok Karayazıcı adıyla bilinen, Abdülhalim adlı bir Türk'tür. Halep'teki Venedik konsolosu Vincenzio Dandolo Karayazıcı'yı "kısa boylu, esmer ve sol eli çolak," diye anlatıyor ve Karayazıcı lakabını, Halep paşasına katiplik yaptığı için aldığını iddia ediyor.
1606 yılına gelindiğinde, Macaristan'daki Osmanlılar, askeri zaferlerden vazgeçip, dha çok siyasi anlaşmalara yönelerek bir siyaset değişikliğine kalkıştılar: Hı­ristiyan Habsburglarla barış istediler. Anadolu'nun parçalanmaya doğru gidişini devlet ancak böyle durdurabildi.
Haçova'da yaptıkları yanlıştan dönemeyen Osmanlılar, Anadolu'da artan şiddet ve zorbalığı geleneksel yollardan önlemek için çaresizce çırpınıyorlardı. Gön­derdikleri yerel askerlerden oluşan birlikleri de askeri bakımdan üstün Celaliler kolayca dağıtıyordu. Macaristan' da çarpışınak üzere sekban toplamış olan yerel asi alaybeyleri kendilerine bağlı işsiz güçsüz kalmış bu sekbanlara şimdi Celali saflarında iş bulabiliyorlardı . Her Celali zaferinden sonra, iş arayan daha çok sayıda başıboş reaya ganimetten pay almak için Celalilere katılıyordu . Osmanlının Haçova'dan sonra yaptığı en kötü yanlış, Anadolu içlerinde yaşanan çaresizliğin derinliğini, yaygın olağanüstü ruhsal çöküntü ile yoksulluğu doğru yorumlamamış olmasıydı .
1596 Hacova Savaşı (bir nevi pirus zaferi)
Kapıkulu paşasımn hırsı kazandığı zaferin büyüklüğüne denkti. Artık Osmanlı İmparatorluğu 'nun tamamını yönetebileceğine güvenen Cağala­zade Sinan Paşa hızla padişahın çadırına daldı ve sadaret mühürünü nere­deyse açıkça istedi. Canını kıl payı kurtarmış olmanın ve hızla gelişen olayların şaşkınlığı içinde olan III. Mehmed hiç düşünmeden makamı Si­nan'a ihsan ettiyse de, sadaret mührü daha bir iki gün bulunamadı. İl­ginçtir: Osmanlı süvarileri sayıca o denli azalmıştı ki, ordu, yenilgiye uğ­ratılan Habsburg birliklerinin geride bıraktığı doksanın üzerinde topu çe­kip götüremedi.
Reklam
16.yy'da Habsburg-Osmanlı rekabeti:
Osmanlılar ile Habsburglar arasındaki gerilim tırmanarak 1593 yılmda doğrudan savaşa dönüştüğü sıralarda kimse savaşın on üç yıl süre­bileceğini kestiremezdi. 1001/ 1593'te Kulpa ırmağı boyunda uğranılan feci yenilginin ardından İstanbul'daki savaş yanlıları bir karşı zafer için bastırırken, muzaffer Habsburglar savaş üstünlüklerini artırma çabasındaydılar. Avusturya orduları Tuna boyundaki Osmanlı topraklarını ele ge­çirmek amacıyla harekete geçti. 1595 'te orta Macaristan'daki Estergon/Gran kenti Hıristiyanların eline düştü. Osmanlılar karşı saldırıya geçti. Sultan III. Mehmed'in ordusu 1596'da Eğri/Erlav kentini aldı. Bu çatışmada Osmanlılar, son adam ve hayvana değin, varlarını yok­larını ortaya koymuşlardı.
Anadolu Türklerinin başkent tarafından dışlanması:
Sancakbeyi rütbesindcn yukarı komutanlar kapıkuluydu ve bunların çoğu Balkan kökenli Hıristiyan devşirmeler ya da onla­rın çocuklarıydı. Osmanlı kurmay sınıfının bu seçkin komutanları arasında birbirlerine karşı güçlü sadakat duyguları vardı. Bu önderler, Anado­lu'dan çok, Rumeli halkı ve sorunlarıyla ilgiliydiler. Dönemin çağdaşı bir yabancıya göre, Anadolu halkı başkentte "kötü asker" olmakla ün yap­mıştı ve "yontulmamış Türkler" kapıkulu devşirmelerinin tersine, seçkin­ lerce küçümseniyordu.
Venedik belgelerinde Osmanlı-Safevi savaşı:
1583 yılına dair: "Üç ay içinde ele geçirmeyi umdukları Iran için Osmanlılar dört yıl savaştılar, iki ordu elden çıkardılar, çok büyük miktarda para yitirdiler; karşılığında, başlarına bela aldıklarıyla ve boşa para harcadıklarıyla kaldılar."
İran-Safevi savaşları:
Oysa, Osmanlı zaferleri çok pahalıya malolmuştu. Sadrazam Siyavuş Paşa'nın, 996/ 1588'de itiraf ettiği gibi, Osmanlı gelirleri harcamaların üçte biri oranında açık veriyordu . Bu bir yana, uçsuz bucaksız Şii toprak­ larının ele geçirilınesiyle, kendi aralarında bölünmüş olan İran Safevileri kinlenmiş, yitirdiklcri toprakları geri almak için and içmişlerdi.
22 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.