O dönem adı Zela olan Zile'de kazandığı zaferi Roma'ya iletmek üzere bekleyen ulağa Jül Sezar'ın verdiği mektupta, tarihe geçerek ünlenecek olan sadece üç kelime yazmaktaydı: ''VENİ VİDİ ViCİ" yani "GELDİM, GÖRDÜM, YENDİM".
Sırf soylu ve zengin ailelerde doğdukları için diğer insanlari yönetme hakkını kendinde gören aristokratlara, oy kullanabildiği için demokrasi yaşadiğini sanan budala halka, daha fazla zenginleşebilmek uğruna daha fazla toprak sahibi olmaya çabalayan ve bunun için türlü işler çevirenlere, insanlari aldatan tüccarlara karşıydı tüm öfkesi. Bunları görüyor olmanin ve kendi düşünce dünyasındaki zenginliğin içinde hüzünleniyordu. Mutsuzluğunun kaynaği cahil olmayişiydi. "Mutluluk maddi sevinçlerden ibaret olsaydı , çayira koşan öküzleri mutlu saymak gerekirdi," "Söndürmeli ölçüsüzlüğü büyük yanginlardan çok," ve "Karakter insanin kaderidir," fragmanlarini bu kimseler için yazmıştır.
“Türkiye tarihini okurken onu sadece son bin yıllık tarihinden başlayarak öğrenmek bir vücudun sadece kafadan oluştuğunu öğrenmekle aynı şeydir. Vücudu bir bütün olarak ele almaz ve öğrenemezsek, içinde bulunduğumuz yapıyı tam olarak kavrayamayız hiçbir zaman. Böylelikle üzerinde yaşadığımız toprakların bizlere bıraktığı bilgi ve kültür mirasını’da gözden kaçırmış oluruz ve aslında kıvanç duymamız gereken dünya uygarlığına katkılarımızı anlamak ve anlatmaktan yoksun kalırız.
Batı Anadolu'da Ege denizi kıyısındaki İyonya kentlerinden olan Miletos bugün Aydın'ın Didim ilçesindeki Balat mahallesinde, Büyük Menderes nehrinin hemen ağzında yer alır. Dört limana sahip çok eski bir kıyı kenti olan Miletos, batı kültürüne büyük katkılar sağlamış, Yunan standart yazı sistemini oluşturan alfabenin sahibi, birçok filozof, coğrafyacı, tarihçinin doğduğu ya da yetiştiği yerdir. Bu ünlü kentte doğan birçok önemli isim gibi tarihin en önemli kişilerinden biri olan dünyanın ilk şehir plancısı olarak kabul edilen Hippodamos'un da yurdudur. Ayrıca Hippodamos'dan bin yıl sonra İstanbul'daki Ayasofya'nın mimarlarından olacak Isidoros'un doğduğu kenttir.
Büyük Konstantin, kavimlerin istilası nedeniyle artık Roma'nın güvenli bir başkent olamayacağını biliyordu.
Üstelik artık tek başına yönettiği imparatorluğun sınırları Avrupa'dan Afrika'ya kadar genişlemişti ve hem Asya'ya hem de Afrika'ya çok uzak bir merkezden yönetmek oldukça zordu.
Yani ona son derece merkezi ve güvenli bir başkent gerekti.
I. Konstantin, küçük bir kasaba olan Byzantium (İstanbul) kentinin mükemmel konumunu fark etmişti.
Byzantium kenti, Büyük Konstantin'den bin yıl önce buraya gelen ve kenti kuran Megaralı Kral Byzas'tan almıştır adını.
Avrupa ile Asya arasında bulunan ayrıca boğaz ile Karadeniz ticaret yollarına hâkim bir konumda bulunan bu kent, İmparator'un düşlediği yeni başkenti kurması için her açıdan mükemmeldi.
Pavlus, Hristiyan dünyasının ilk çağlardan beri en önemli kişilerinden biridir. Hristiyanlığın, Yahudilikten ayrı müstakil ve evrensel bir din haline gelmesini sağlayan kişidir.