"Sen bana diyorsun ki, 'Benim adımın yanına çarpıyı koy ki, arabanı hangi hızla sürebileceğini, sikindirik bir bisiklet yolu yaptırmak için maaşından her ay kaç para keseceğimi, çükünü başka birinin içine sokabilmen için kaç yaşında olman gerektiğini, hangi bitkileri sarıp içebileceğini ve hangilerini içemeyeceğini sana söyleyeyim. Oyunu bana ver ki, önünde yetmiş iki yıllık bir ömürle bu gezegene gelmiş bir hayvan olarak doğuştan sahip olduğun bir hakkı, bu ömrü canının istediği gibi geçirme hakkını elinden alayım. Sen de zaten bunu istiyordun, öyle değil mi? İstersen iyi edersin, yoksa seni hapishanelerimden birine atarım - ha bu arada, senin paranla yaptırdığım hapishanelerden birine tabii."
Yantra Jayne'e öfkeyle bakarken, gezegende erkeklere ait kim bilir kaç saatin kadınların ağlamasının sona ermesini beklemekle ya da bunu sağlamaya çalışmakla ziyan edilmiş olduğunu düşünüyordu.
Her şey değişirdi, hiçbir şey aynı kalmazdı. Kimi zaman çok acımasız bir gerçek olabiliyordu bu - ve işte tam da bu yüzden, el değmemiş bir sükuneti arama ihtiyacını duyuyordu insan.
Hayat belki değişir, ama uçup gidemez
Umut belki yok olur, ama asla ölemez
Hakikat gizlense de alttan alta hep yanar
Aşk geri çevrilse de, sonunda sana döner!