cesedine sardığın kefeni kaldırdın ve
etin çürümüşlüğü, kemiğin çözülüşü
yaşamanın künhüne vakıf oluş ardından
kıvrak bir hayat çıkardın bedenin yanlışından
bu yolu büyüterek mi yürüdün çocuk?
KÜLÜNG
bir çamurlu su geçen saatler, berrak değil
ağaç o eski ağaç, toprak eski toprak değil
sarılara boğulmuş ölü, bitik tabloda
sergilenen vitrinlerde kişneyen yaprak değil
yönelir ya yüreğim ‘rahm’ine, bir kupa baldırandır hüznüm erir
eritir gibi med-cezir bir suyu, dünyaya tutunan yüzüm erir
harf erir, kelime erir; erir de akkor bir metâl olur cümlelerim
yakarış kıvılcımları ağar, düşmeden toprağa sözüm erir.