İnsanın varoluşuna dair kaygıların felsefi derinliklerde yankı bulduğu bir eser. Philip Dick, teknolojiyle insanlık arasındaki ince çizgiyi sorguluyor; "yapay insan", yani android, bir yandan insan gibi düşünmeye, hissedebilmeye başlıyor, diğer yandan aslında onun hiç de insan olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
Fakat burada asıl soru şu: İnsan olmanın kriteri nedir? Duygular mı? Bilinç mi? Ya da yalnızca biyolojik bir varlık olmak mı? Yazar, bu soruları çok acımasız bir şekilde masaya yatırıyor, ama hikaye de bir o kadar sürükleyici. Androidler, elektrikli koyunlar, hayvan sevgisi ve empati meselesi... Bir nevi "ben neyi kaybettim?", "neyi kazandım?" sorularının bir felsefi yansıması.
Tabi bu eser bir bilim kurgu romanı olduğu kadar, aynı zamanda bireyin varlık sorununa dair ciddi bir eleştiri de içeriyor. Philip Dick, adeta insanlığın geleceğini büyük bir dehşetle resmediyor, ama sadece bir ütopya değil, tüm insani değerlerin içinin boşaltıldığı bir distopya. Kısacası, bir yandan sayfaları hızla çevirmek isterken, bir yandan da "Neyim eksik?" diye düşündüren bir kitap. Düşünmek için bir çok alan açıyor, ama anlamak... İşte, o daha zor.