Zamandan bagimsiz bir eser olan #bıçaksırtı (#bladerunner) romani #filipkdick tarafindan 1968’de yazilmis, ilk filmi #ridleyscott tarafindan 1982’de cekilmis ve olaylar #rickdeckard’in basina 2019’da geliyor.
Serinin devami olan #bladerunner2049 filmi ise gectigimiz aylarda gosterimdeydi...
(Biz kitaptan devam edelim)
21.yy.,
Teknoloji hat safhada,
Insanlardan ayirt edilemeyen androidler üretilmis. Yüksek teknoloji ve düsük yasam yillari. Insanlik ikiye ayriliyor. Düsük seviyedeki insanlar yerlerde yasarken, yüksek seviyedeki insanlar (her #bilimkurgu eserinde oldugu gibi) yükseklerde.... Yer yüzündeki kaynaklari bitiren insanlar diger gezegenleri kolonilestirmeye basliyorlar. Köle olarakta #replicant denilen #android-leri kullaniyorlar.
Replicantlarin gezegenlerinden kacip, dünyaya dönmeye baslamalariyla; ana karakterimiz #deckard da bunun sebebini merak ediyor. Tabi bu arada replicantlarin pesinde #kelleavcısı sayilan #bladerunner-lar var.
Replicantlar o kadar yüksek teknoloji ürünü ki; insanlardan ayirt etmenin tek yolu üst düzey bir #göz testi.. Ama buraya kadar geldiginizde “Ya daha üst seviye, daha yüksek teknoloji replicantlar varsa ve ayirt edilemezse” dediginiz anda merak seviyeniz en üst kisima cikiyor.
#kitap tabikide #film-ine göre cok güzel. Ama (kitap sonrasi) filme de göz atmalisiniz, kitapta gözden kacirdiginiz bir son filmde daha cok vurgulanmis. Ben cok sasirdim.. Haydi bu sonu kendiniz ögrenin..
