Frank McCourt'un öz yaşam öyküsünü içeren roman, adeta "Sefiller" in İrlanda versiyonu gibi. İnanılmaz güçlüklerle dolu bir yaşamı gözler önüne seriyor yazar. Tüm yoksulluğa ve yoksunluklara karşın, her toplumda olduğu gibi dinin uyuşturucu etkisini bu kitapta da görmek mümkün . Anne , Angela tüm mutsuzluğuna rağmen eşinin her türlü ihanetini , boş vermişliğini katolik oluşlarının yüzü hürmetine hoşgörüyle karşılıyor. Kitap, okurken, yer yer can yakıcı bir hal alıyor. Bazı bölümlerde; Knut Hemsun'un Açlık romanını okuyormuş gibi hissettim kendimi. Frank McCourt, kitap okuması sayesinde tünelin sonunundaki ışığı görüyor ve kendini kurtarıyor. Kitapta kullanılan dil, kısmen Bukowski etkisi de yaratıyor.