Her edebiyatın bir mevsimi vardı. Kış geceleri büyük Rus romanlarına, yaz ayları Amerikan öykülerine, sonbahar tek başına Edip Cansever’e, ilkbahar ise Fransız klasiklerine ayrılmalıydı.
“Sen bana bir savaşta kahramanca dövüştüğü halde, sırf ordusu arkasından gelmediği için barış masasına oturmak zorunda kalmış, yenik bir komutanı hatırlatırdın.”