Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Anlam ve Nedensellik

Arda Denkel

Anlam ve Nedensellik Sözleri ve Alıntıları

Anlam ve Nedensellik sözleri ve alıntılarını, Anlam ve Nedensellik kitap alıntılarını, Anlam ve Nedensellik en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
En çok reddedilen
Anlamın tek tek zihinleri aşıp, onlardaki içerikleri bir arada, ortak olarak kucaklayan nesnel bir yönü de var
Chomsky şöyle devam ediyor: "Dil bilen bir kişi, her biri belli bir biçim ve anlam, ya da anlam potansiyeli taşıyan, birbiriyle örtüşmeyen sonsuz sayıda önermenin oluşturduğu bir öbeği belirleyen kimi kural ve ilkeleri öğrenmiş bir kişidir. En düşük zeka düzeyinde bile, bu bilginin kendine özgü kullanımı, şimdi betimlenen anlamdaki özgürlük ve yaratıcılığını korur: İnsan bir yadırgama ya da alışmamışlık duygusu duymadan sınırsız çokluktaki söylenimleri anında kavrayabilmek yetisindedir... Eğer bu doğruysa, insan dilinin hayvan iletişim dizgelerinin evrimi olduğu konusunda kafa yormak da boşunadır" Chomsky , Noam "Knowledge of Language", Times Literary Supplement, 15 Mayıs 1969-
Reklam
Ne gerek var hocam? Ne de olsa çürütüldü (!) :P
Hume'un felsefeye yaptığı belki de en ünlü katkı, ortaya attığı, nedenselliğe ilişkin açıklamalarıdır. Bu filozofun amacının özellikle nedensellik kavramımızı açıklamak olduğunu, ve de onun bu açıklamayı nedensel ilişkilerin deneysel bilincine dayandırmaya çalıştığını biliyoruz. Kuşkusuz, Hume'un nedensellik kavramımızın deneysel temellerine ilişkin olarak öne sürdükleri, nedensel bağlantıların varlıkbilimsel koşullarını da ilgilendiriyor. İşte bunun ölçüsünü, yani Hume'un neyi neye ilişkin olarak öne sürdüğünü açıklıkla kavramak gereğindeyiz. Burada onun nedensellik kuramının kimi belli başlı yönlerini kısaca özetleyip tartışmak istiyorum. Ancak bu amaçla önce Hume bilgibiliminin payandasının oluşturan algı ve anlık felsefesinin temel ilkelerini kısaca gözden geçirmek gerekiyor.
Elinizdeki kitap, daha dizgesel ve daha bağımsız olduğuna inandığım bu yeni yaklaşımı ortaya koyuyor. Yine de kitap tümüyle "taze" malzemeden oluşmuyor. Burada bulacağınız kimi tartışmaları daha yakın tarihlerde yayımlamıştım. "Düşünme ve Dil" ile "Doğal Anlam ve Evrimsellik" başlıklı 4. ve 5. bölümlerin, Felsefe Tartışmalan'nm (1992) 11. ve (1994) 16. kitaplarında yayımlanan "Hayvan İletişiminde Anlam" ve “Düşünme, Dil ve Anlam" başlıklı yazılarıınla ve de Dilbilim Araştırmaları, 1995'te yayımlanan "Dil ve Evrim"le ortak olan yanlan var. "Yapısal Nitelikler ve Neden” başlıklı 9. bölüm de Felsefe Tartışmaları, (1995) 17. kitap'ta çıkan "Hume, Nedensellik, Tikelcilik ve Tekilcilik" ile kısmen örtüşüyor. 5. bölümdeki görüşler 1992’de Australasian Journal of Philosophy'de yayımlanan "Natural Meaning" başlıklı makalemde de yer almıştı.
Oluşturuculuk koşuluna göre,* X'in r'yi doğal anlamı olarak taşıması için, X'in varlığının r'nin varlığı hakkında yanıltıcı olmaması, bir başka deyişle, X'in, r'nin göstergesi olarak yanlış olamaması gerekliğini biliyoruz. Yapay anlamsa, X'in r anlamına geldiğinin doğru olmasının, r'nin de doğru olmasını zorunlu kılmadığı bir durum. Bunlara bakarak Dretske sanki şöyle bir çıkarım yapıyormuş gibi duruyor: Anlıksal bir tasarım, nesnesi hakkında yanılabilen bir şey olduğuna göre, bu işlevi anlamlılığı ilgilendiren bir kavramsal yapı içinde kavramaya çalışacak olursak, onu sokabileceğimiz en uygun sınıf, yapay anlam sınıfı olur. * Grice, Paul Studies in the Way of Words, Cambridge : Harvard UniversityPress, 1989
Ve felsefe olgunlaşma, kuramsallaşmaya ve kurumsallaşmaya başlar..
Yirminci yüzyılın büyük bir bölümünde anlama ilişkin her türlü varlıkbilimi yasaklayan başat felsefi tutum bu betimlenen şeyin örneklerinden birini oluşturmuştur.
Reklam
Hayvansal iletişim biz insanlara hiç de yabancı değil; bu tür iletişimi hem tek başına, hem de dilsel iletişim yanı sıra, durmaksızın kullanıyoruz. Belki yapay iletişimi başarabilen tek tür bizler olabiliriz, ama ürettiğimiz yarı-doğal anlamlılık, bizim öbür hayvan türleriyle olan evrimsel bağlarımızı belirginleştiriyor. Yarı-doğal anlamlılık biçimleri, evrimin bir sürekliliğe yaklaşan adımlarının somut bir tablosu. İnsan, hayvansal iletişim becerisine sahip olmadan yapay iletişimi gerçekleştiremezdi.
İnsan anlam üzerine düşünmeye başlar başlamaz, bunun anlığımızı (zihnimizi) doğrudan ilgilendiren bir yönü olduğunu sezinliyor. Eğer zihinler olmasaydı, denebilir, anlamlar da olamazdı. Herhangi bir şeyin belli bir anlama gelebilmesi için, onu o şekide değerlendirmeye olanak verecek bir yapı gerekiyor. Böylesi yapılara örnek olarak, insanlardaki anlık dediğimiz şeyi, hayvanlarda da bunun daha ilkel biçimlerini düşünebiliriz. Zihnin anlama varlıksal açıdan bir zorunlu koşul oluşturması, kimi filozofları anlamı tümüyle bir anlıksal varlık, örneğin anlık içindeki bir düşünce, bir imge, ya da bir kavram olarak görmeye yöneltmiştir. Burada anlığın doğasını tartışacak değilim. Benim inancım, anlığın beyin gibi karmaşık bir fiyzolojik yapı üzerinde temellendiği ve ona bağımlı olduğu. Ancak, anlamın anlıkla ilgisini açıklamalarına çıkış noktası yapan filozofların birçoğu, zihni özdekten (madde) ve dolayısıyla insan gövdesinden bağımsız bir varlık olarak kavramışlardır.
Aklıma bu sorunsallıkla ilgili aşırı berbat bi' anı'm geldi
Eğer birer tip olarak X söylenimi ile r düşüncesi arasında önden kurulmuş bir bağlantı yoksa, X'i algılayan birey bu X söylenimi ile kendisinde özellikle r düşüncesinin oluşturulmak istendiğini, ve X'in bu niyetle üretildiğini, nasıl ve neye dayanarak kavrayacak?
İletişim, anlamlılığın deneysel olarak kavranabilen yönünü ortaya koyduğu, tek olmasa da, başlıca ortamdır. Anlam dediğimiz şeyler, onları taşıdığı öne sürülen kimi nesne, durum ya da olaylara belli bir tutarlılık içinde bağlanıyorlar. "Bir şeyin anlamlı olması" diye betimlediğimiz durumun en önemli yönünü bu bağlantılar oluşturuyor.
Reklam
Maalesef
Anlamın varlıkbilimini yasaklayan tutum, dil felsefesiyle ilgilenen çevrelerde son yirmi beş yıl içinde büyük yaygınlık kazanan etkinliğini hemen bütünüyle içeriğe ilişkin konuların araştırılmasına ayırmıştır.
Bir inancın herhangi bir olgunun tasarımı (representation) olduğundan söz ettiğimiz gibi, bir de o inancın anlamından söz etmenin hatalı bir şey olduğunu düşünüyorum. Nedensel kuram dünyayı ve olguları anlıkta tasarımlamayı ve böylece doğan içerik dediğimiz şeyi açıklarken oldukça başarılı. Ancak bu kuranım anlam konusundaki kavrayışımızı hiç de derinleştiremediği, tersine, bu kavrayışı çarpıttığı kanısındayım. Nedensel kuramın iletişimde aktarılan düşüncenin içeriğini açıklaması ötesinde, bir de anlam kuramı görevini yüklenmesinin hiçbir yararı olmadığını düşünüyorum.
Notum: Pozitivistlerin ahlak eleştirilerindeki "anlam", genel etik tartışmasındakine kıyasla farklıdır.Kitabı okudu
‘Anlamın açıklaması’ ifadesinin gramerini araştırmak, ‘anlam’ sözcüğünün grameri hakkında da bir şeyler öğreteceği için, ‘anlam’ adı verilen bir nesneyi aramak eğilimini de giderecektir.”Wittgenstein