Dünyevi hırslar, yeme içme, maddi olarak bir çok şeye sahip olma ve de makamlı, rütbeli, unvan ve şöhret sahibi olma arzularına dayanır. Oysa bu hırslar boşunadır. ''Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi'' sözleri dünyanın saraylarına, hazinelerine sahip olmanın bile boşuna olduğunu ne de güzel ortaya koyuyor.
Şöhret peşinde koşmak da anlık bir tatmin olma arzusudur. Öldükten sonra bunların hiçbirinin bir yararı olmadığı bilinen gerçeklerdendir. Musalla taşında cenaze namazı kılınan kişi bir erkekse, hakkında sadece ''Er kişi niyetine'' deniliyor. O sırada makam, unvan, şöhret ön plana çıkarılmıyor. Dünyanın en pahalı yemeklerini en lüks lokantalarda yiyen de karnını doyuruyor, bahçesindeki gezen tavuklarından elde ettiği bir çift yumurtayı tavaya kırıp ekmek bana da karnını doyuruyor. Havyar yiyen de açlığını gideriyor, soğanı yumruğuyla kırıp ekmeğinin arasına sıkıp yiyen de açlığını gideriyor.
Sonunda her yaşayan için ölüm olan bu dünyada, herkes sahip olduklarıyla yetinse, insanlar şükretmeyi bilse, hakkı, haramı bilse; huzurlu bir dünyaya sahip oluruz. Sahip oluruz olmasına, ama geçiciliğini de unutmamak ve ona göre zamanı değerlendirmek erdemine de sahip olmalıyız.