Aynı şeyi diğer klasik kitap yazarları için söyleyemem ancak ne zaman Tolstoy okusam/dinlesem kitabı bitirdiğimde aynı insan değilmişim gibi geliyor. Bunu somut örneklerle açıklayamam ama böyle hissediyorum ve eminim. Bu kitabı sonu belli başı belli diyip okumayı hiç düşünmedim. Çok yanlış düşünmüşüm. Karakter tahlilleri o kadar muhteşem ki. Özellikle doğum kısmında direk o anın içine gidiyorsunuz. Derin düşüncelere dalıp karısının doğumunu panik içinde bekleyen Levin oluyorsunuz. Fark etmeden kalp atışlarınız hızlanıyor ve kendinizi duayla panik arasında buluyorsunuz. Yazar bunu kendi hayatında tecrübe etmiş olabilir. Ama sonlarda Tolstoy'un kendisinden biyolojik olarak farkli bir canlıyı, bir kadını, Anna'nın ruh halini, sevgilisinin kendisini sevmediğine dair kuruntularını ve bunalımlarını bu kadar muhteşem tarif edebilmesine cidden hayran kaldım. Tolstoy'un kitaplarının bir güzel yanı da, daha önce hissetmiş olduğunuz ama tanımlayamadiğiniz bir hissi, öyle güzel tarif ediyor ki, okurken bilinç altınızdaki bu his ortaya çıkıp, "Bu olayda aynı ben de böyle hissetmiştim işte"diyorsunuz ve okuduğunuzu kendi yaşadığınız tecrübeyle özdeşleştiriyorsunuz. Bir yerde kendinizi ve hislerinizi tanıyorsunuz. Levin & Kitty ilişkisi ve birbirleriyle iletişimleri harikaydı. Birçok yazarın aksine evlenip mutlu yaşadılar diyip bitirmemiş Tolstoy. Bir sürü sorunla, fikir ayrılığıyla mücadele edip efor sarf ediyorlar roman boyunca. Herşeyi dürüstçe konuşarak hallediyorlar ve yürütüyorlar.
Kısacası ben çok severek okudum. Sıkıldığım yerler de vardı elbette ama genel itibariyle muhteşem bir kitap..