İlk insanda da vardı. İnsanlığın sonunda da olacak. Bazen hayatta kalmamızı sağlayan, bazen de hayattan kopuk yaşamamıza neden olan... ‘Korku’...
Sayıları tam beş yüz otuz olan korkulardan en yakınızda durandan, en mantığa sığmayanına kadar on üç farklı ‘korku’ hikayesi. Korkutmayan ancak korkuyu anlatan öyküler...
Daha önce “Sandığımdaki Tanrılar” adıyla yayınlanmış bir öykü kitabı ve “Mucize” adıyla yayınlanmış bir romanı bulunan yazar Alev İnan, bu defa korku kavramını farklı bir açıdan irdelediği, ‘Anne Işıkları Açık Bırak’ isimli sıra dışı bir öykü kitabı ile karşımıza çıkıyor...
Dharma Yayınları tarafından yayınlanan ‘Anne Işıkları Açık Bırak’ isimli öykü kitabında yazar, modern çağ arazlarıyla paralel giden korkuları, ilginç ve düşündürücü on üç öykü ekseninde, zaman zaman mizahi bir anlatımla dile getiriyor.
Öykülerin başkahramanları kimi zaman aşktan, yalnızlıktan, kimi zaman evlilikten, ölümden, bazen ilahi adaletten, cehaletten, güzelliğini yitirmekten ve hatta korkusuzluktan korkuyor.
Perran, Emre, Yaşar, Rana, Selçuk ve Varol, hepsinin öyküsü farklı ama hepsinin dehşeti aynı...
Lakin biz baştan alalım, her şeyin başladığı noktadan; Bir çocuğun karanlık korkusundan...
“Korku Tanrısı Phobos sıkılmıştı. Savaşlar da eskisi gibi değildi ki artık. Şimdilerde bir düğmeye basmakla her şey bir anda olup bitiyordu, patlatan ile patlayana düşünecek vakit kalmıyordu. Korku Tanrısı daha renkli olduğunu düşündüğü bir alan yaratmıştı kendine. Phobos şöyle derin bir soluk alıp doğruldu. Aşağı, sıradan insanların meskenlerinde ateş gözleriyle göz gezdirdi, eline korkulardan birini aldı ve fırlattı… “Kime denk gelirse artık…” diye fısıldadı ve korkunç dişlerini göstere göstere gülmeye başladı.”
“Phobos korkunun kokusunu hem babası hem de kardeşinden daha yoğun alırdı; şayet sıradan insanların korkusu bir parfüm olsaydı en ucuzundan tek bir notası olurdu, o kesindi, fakat o tek ve eşsiz notaya doyamazdınız...Gülsuyu mu dese....hayır hayır daha basitti, hatta acınası; kendinden binlercesi olduğundan bihaber yabani çıçeklerden birinin hatırda kalmayan kokusu gibi; hüsnü kuruntulu. Doyamadığınız o hüsnü kuruntuydu.”
(Kitaptan alıntları)