Yine havalandırma saati geldi. Hayır, bugün saçmalamayacaktı. Çömelmek istemeyecekti. Gökyüzüyle sevişmeyi reddedecekti. Zeynep'i üzmeyecekti. Özgürlük bir düş değil artık, havalandırmaya gerek yok, gökyüzü hep var, prova bitti, oyun başladı...
Yürüdüler. Yürüdüler, ama uzaklaşmadılar. Gösterişsiz ama vazgeçilmez kahve, uzak durana yüz vermeyen soba, sımsıcak sohbet, sıcacık çay, simitçi, simit, deniz, martılar, martı... Hepsini bıraktılar, ama yanlarında da götürdüler, hepsinden ayrıldılar, ama onlarla da kaldılar.
Tansel, bir başka boyutun varlığını o an keşfetti... Şimdiki zamandaydı bu boyut. Ayrılıkla başlayan öyle bir zaman dilimi vardı ki insan hayatında, zaman hem ileriye, hem geriye doğru akıyordu. Geçmişe bakarak ileri, geleceğe bakarak geri sayıyordu insan.