124 sayfa, 13 hikayeden oluşuyor kitap. Boğazımda bir şeyler düğümlendi, yüreğime bir ağırlık çöktü. Sayfa sayısının az olmasına aldanmamak gerek öyle bir çırpıda okunup bitecek cinsten değil. Hemen her cümlesi öyle vuruyor ki, insan kendine gelebilmek için biraz soluklanma ihtiyacı hissediyor.
Yaşanmamışlıklar; hayatta var olmayı başaramamış; gerçekleşmeyeceğini bile bile hayata tutunmak için umutla beklenenler; yalnızlık ama kalabalıklar içindeki yalnızlıklar değil, kendi içinde yaşadığın yalnızlıklar; yabancılaşma ama çevrene değil içinde yaşadığın bedene, düşünceye yabancılaşma; zorlama, mış gibi yaşamlar... Zaten insanı en çok yaralayan, yoran, kendine yabancılaştıran, yalnızlaştıran, zorlama, mış gibi yaşamlar değil mi?
Okumayı düşünenlere tavsiye, önce deriiiinnn bir nefes alıp verin. Acısı dinmemiş; yarası kabuk bağlamış, kanamaya hazır olanlar. Dikkat! Derin hüzün içerir, acıtır, kanatır, bir de üzerine tuz basabilir
Keyifli okumalar