Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Antikçağda Aydınlatma Araçları

Sedef Çokay

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"Klasik dönemde kandiller, evlerde nişler içine yerleştirilerek, duvara çakılı askılara ya da tavandan sarkan zincirlere asılarak veya özel masalar üzerine konularak kullanılırdı. Kandillerin duvarlara yerleştirilmiş ahşap askılara asıldıkları, duvar yüzeyindeki is izlerinden anlaşılmaktadır. Tapınak ve kutsal mekanların aydınlatılmasında, ışığın olabildiğince fazlalaşması istenmiş ve bu nedenle kandilin burun sayısı arttırılmıştır. Kaunos'da bulunmuş olan çok burunlu kandiller, bir çukur içinde topluca ele geçmiştir. Bu kandillerin tapınağa adandığı, tanrının malı olarak kutsal bir nitelik kazandıkları ve rahipler tarafından tapınak alanında açılan bir çukura dolduruldukları ileri sürülmüştür. Bununla birlikte, kandillerin tapınaklarda kullanıldıklarına ilişkin en güzel örnek, kuşkusuz, Atina Akropolü'ndeki Erekhtheion'a Kallimakhos'un adadığı kandildir. Bu kandil bütün bir sene boyunca, gece ve gündüz, sürekli yanıyordu; yirmi burnu ve hurma ağacı biçiminde bir kapağı vardı."
Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları - III. Kandil - Günlük Hayatta Kandil Kullanımı
"Bütün bunlara ek olarak, kandillerin kült törenlerinde, mezar ve sunaklarda yakıldıkları veya adak olarak sunuldukları bilinmektedir. Mezarlarda ölen kişinin yanına veya mezara kandil konulması, eski bir gelenektir. Ölen kişinin yaşamı boyunca kullandığı kandili öbür dünyada da kullanacağı düşünülerek konulmuş olabilir. Mezarlarda bulunan kandillerin çoğu, ya bir kez yakılmış veya hiç kullanılmamıştır. Bunlar tören sırasında çevreye ışık sağlamış olabilecekleri gibi, ölümün karanlığına karşı ışık verici olarak sembolik bir anlam da taşıyabilirler. Ayrıca Roma geleğinde, ölen kişinin evinin kapısına kandil konulması da oldukça yaygındır."
Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları - III. Kandil
Reklam
Homeros
Homeros
, Alkinoos'un sarayını anlatırken, "Heykeller dikilmişti güzel ayaklıklar üstüne, yanan çırağlar tutuyordu ellerinde altından delikanlılar, konaktaki şölenleri aydınlatmak için geceleri" dizelerini kullanır. Böylece, meşale veya mum taşıyan heykellerin- Lykhnouhoi'un gece düzenlenen symposionlarda, etrafı aydınlatmak için, Homeros zamanından beri kullanıldıkları anlaşılır.
Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları - V. Lykhnoukhoi
Tarihsel gelişim içinde, aydınlatma araçlarının da, ihtiyaçlar doğrultusunda, gözlem ve deneylerle, yani deneme yanılma yöntemiyle geliştiği düşünülebilir. Böylece en basit aydınlatma aracı olarak, meşaleler karşımıza çıkar. Meşalenin, Eski Çağ Ön Asya dünyasında önce Mısır, ardından Assur uygarlığında kullanıldığı bilinmektedir. Antik Dönem öncesindeki bu uygarlıklarda meşale, reçine, katran gibi yanıcı sıvıların içine batırılmış saz veya asma dallarından elde edilirdi. Antik Yunan'da ise ocak alevi, en eski yapay ışık kaynağı olarak karşımıza çıkar. Hermes, Odysseus'u kurtarmak için Kalypso'nun adasına geldiğinde onu bir mağara içinde ocak karşısında otururken bulurdu. Bu kullanım, ısınma amaçlı olduğu kadar, aydınlatma amaçlı da olmalıdır.
Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları - I. Meşale - Hom.Od. V, 263 vd.
Yunan kentlerinde, halka açık yapılara önem verilmesine karşın, halkın oturduğu konutlar ise daima ikinci planda kalmıştır. Aralarındaki bu farklılığa rağmen her ikisinde de ortak olarak göz önünde bulundurulan nokta, bireyin mutluğunu sağlayacak koşulların öne çıkarılmasıdır. Nitekim, dış görünüşleriyle kaba olan konutlar, iç yapılarıyla ilginç kılınmaya çalışılmıştır. Eve giren ışığın olabildiğince fazla olması istenmiş ve bunun sağlanması için evlerin yönleri güneşe göre ayarlanmıştır. Doğu yönün sabahları ısındığı, batı yönün ise öğleden sonra güneşine uygun olduğu gözlemlenmiştir. Evin girişi güneye yöneltilerek, yazın ön bölümün gölge olması, kışın ise eğimli güneş ışınlarının, evin içine kadar girebilmesi sağlanmıştır. Bu düzenlemelerle birlikte, aydınlığın daha çok olması için pencerelere ihtiyaç duyulmuştur.
Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları
Antik Çağ'da mum taşıyıcı olarak, ortasında sivri uçlu bir çıkıntı veya deliğin bulunduğu,phanos tipi meşalelere benzeyen, metal veya pişmiş topraktan yapılmış ayaklar kullanılıyordu. Fakir halk için bunların ahşap ve çömlekten yapıldıkları anlaşılmaktadır. Mum taşıyıcılar daha sonraki yüzyıllarda daha gelişerek şamdan biçimini aldı ve bunlara "candelabrum" (Şamdan) adı verildi.
Reklam
Balmumundan yapılan mumlar, kolay elde edilmelerine karşın, oldukça pahalıydılar ve çoğunlukla zenginler tarafından kullanılırdı. (Dipnot 13: Martialis (XIV. 38-44'de) mumun önceleri fakirlerin ışığı olduğunu, daha sonra zenginler tarafından kullanıldığını söyler. )
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.