"Gözlerim ağır ağır kapandı. Kanepenin ayakucundaki kare desenli, kahverengi battaniyeyi üzerime serdim. "Örtmedim", "serdim"; kendimi bir masa kadar cansız hissediyordum çünkü."
İstiklal Caddesi'nin müthiş kalabalığının arasında yürüyorum. Karşıdan gelen insan suratları, dükkanlardan gelen müzikler gibi birbirine karışıyor. Herkes bir şeyler konuşarak yanımdan geçip gidiyor. Birbirinden bağımsız ve kopuk cümleler tek bir delinin zihnindeki sayıklamalar gibi...
İkinci şarkıyı duymasıyla birlikte rahatlamıştı hepsi. Arif'in yeteneğinin anlık bir tesadüf, büyük bir şans, tek atımlık bir mucize olmadığını görmüşlerdi çünkü.