Sonra dekor değişti ve yerini başka bir şeye bıraktı.
Hiçbir şeye...
Bir nehir kenarına...
Anlık bir şehir manzarasına...
Hepsi de ayrı ayrı yerlerde açılıp kapanarak beni arayan binlerce göze...
Uzakta mor dağların göründüğü çimenli bir düzlüğe.
Ve sonunda “orası” her neredeyse oradaydım işte. Bunu biliyordum. Kafamın içinde duyabiliyordum.