Pia Mater'i beğenerek okumuştum, ikincisini aratacak bir sonla bitmişti zaten. Arachnoid Mater kesinlikle ilk kitaptan daha iyiydi çünkü okuduktan sonra aslında ilk kitabın bir başlangıç kitabı olduğunu, bir nöroromana geçiş sürecine hazırlık yaptığınızı anlıyorsunuz sanki:) Bana öyle hissettirdi bu kitap. İlk kitapta sanki büyük bir belirsizlik vardı; evet, okuyorsunuz ama aslında ne okuduğunuzu ve ne okuyacağınızı kestirmeden okuyorsunuz ki bu da kitabı farklı kılan onca özellikten sadece bir tanesi. Pia Mater'de aklımda bir sürü soru işareti kalmıştı ve bu soruların cevaplarını Arachnoid Mater'de aldığım için kitaptan memnun kaldığımı söylemeliyim:)
Çok yaratıcı ve aslında gerçekçi bir kurgusu var bu serinin, özellikle de homoneonu yaratma sürecinin belli bir araştırma süzgecinden ve bilgi köprüsünden geçtiği belli, Serkan Karaismailoğlu yazmış çünkü:) Bunun yanında, roman okurken size aynı zamanda bilgi veren böyle kitaplar çok nadir bulunur. İlk defa Azra Kohen'de tanık olmuştum bu yazım şekline ve gerçekten çok özel bir şey bence.
Pia Mater, omurgayı saran üç tabakalı zarın en içte olanının adıymış. Arachnoid Mater ortadaki tabaka, Dura Mater de en sondaki tabakaymış. Gerçekten okurken de git gide bir şeyleri çözmeye çalıştığınızı, dışa doğru açılmaya başladığınızı hissettiriyor ikinci kitap. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim, iyi okumalar:)
"Elimizdeki en kıymetli şey olan zamanı, ihtiyacımız olmayan bir sürü eşyaya sahip olmak için kullanmak modern insanın laneti gibiydi."