Türkiye’de tarihçiliğin ana karakteri ‘’Türkosantrik’’ olmasıdır. Dünyada sadece biz Türkler varmışız ve milletimiz, tarihimiz hatasız, kusursuz ve muhteşem tek tarihmiş gibi düşünülüyor; genel görünümü itibariyle Türk tarihine odaklanmış bir tarihçiliğimiz var. Kendi tarihimize eleştirel bakmak sapkınlık gibi görülüyor. Bu yüzden başka toplumların, hatta burnumuzun dibindeki komşularımızın tarihini ve kültürünü hiç merak edip incelememişizdir.
‘Bizim milletimiz tarihine taparcasına bağlı ve sadıktır. Ona laf söyletmez ama iş o tarihin bıraktığı eserleri korumaya gelince sanırım yeryüzündeki en hoyrat, en duyarsız ve en tahripkâr milletlerden birisidir.’
Sırası gelmişken fiş sistemini nasıl kullandığımı kısaca anlatayım. Üzerinde çalışmakta olduğum konuyla ilgili okumalar yaparken hangi makaleyi matbuu veya yazma kitabı okuyorsan ilgilendiğim kısmı özet olarak değil hangi dilde ise Arapça, Farsça, Osmanlı Türkçesi veya Batı Dilleri fişlerimi aynen geçerim. Çünkü daha sonra yine lazım olduğunda belki o kitaba veya makale ulaşmanız mümkün olmayabilir. Bu sebeple metni aynen kaydetmeniz çok yararlıdır.
Ortaçağ müelliflerinden Abbas bin Mansur El Hanbeli nin el Burhan Fi Akaidi Edyan isimli Arapça küçük kitabını hazırlama mı istedi (Muhammed Tanci Hoca). Ben bu kitabı her gün öğleden sonra Üsküdar'dan vapura binerek karşıya geçer kütüphaneye giderek istinsah ederdim. O dönemde dijital fotoğraf makineleri dünyada yok ama fotokopi bile nerede? Lakin inanır mısınız, bu şekilde çalışmanın da çok faydası var. Çünkü yazmayı öğreniyorsunuz. Bu çok önemlidir bence. Arapça olsun Farsça olsun Osmanlı Türkçesi olsun klasik metinleri yazarak öğrenmek insana çok şey kazandırıyor. Genç meslektaşlarda ben bunun eksik olduğunu görüyorum.
Bizim milletimiz tarihine taparcasına bağlı ve sadıktır, ona laf söyletmez ama iş o tarihin bıraktığı eserleri korumaya gelince sanırım yeryüzündeki en hoyrat, en duyarsız ve en tahripkâr milletlerden birisidir.