Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Arı Kovanına Çomak Sokmak

Ahmet Yaşar Ocak

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Türkiye’de tarihçiliğin ana karakteri ‘’Türkosantrik’’ olmasıdır. Dünyada sadece biz Türkler varmışız ve milletimiz, tarihimiz hatasız, kusursuz ve muhteşem tek tarihmiş gibi düşünülüyor; genel görünümü itibariyle Türk tarihine odaklanmış bir tarihçiliğimiz var. Kendi tarihimize eleştirel bakmak sapkınlık gibi görülüyor. Bu yüzden başka toplumların, hatta burnumuzun dibindeki komşularımızın tarihini ve kültürünü hiç merak edip incelememişizdir.
Sayfa 292Kitabı okudu
‘Bizim milletimiz tarihine taparcasına bağlı ve sadıktır. Ona laf söyletmez ama iş o tarihin bıraktığı eserleri korumaya gelince sanırım yeryüzündeki en hoyrat, en duyarsız ve en tahripkâr milletlerden birisidir.’
Reklam
Bizim milletimiz tarihine taparcasına bağlı ve sadıktır, ona laf söyletmez ama iş o tarihin bıraktığı eserleri korumaya gelince sanırım yeryüzündeki en hoyrat, en duyarsız ve en tahripkâr milletlerden birisidir.
Sayfa 28 - Timaş Yayınları
Bizde adettir zaten, hiçbir ciddi problemimiz, hiçbir ciddi konumuz bilimsel araştırmalara dayanılarak çözüm üretmek için tartışılmaz, ideolojik olarak ve çözümsüzlük üretmek için tartışılır. Bu parlementer geleneğimizde de maalesef böyledir.
Bizim milletimiz tarihine taparcasına bağlı ve sadıktır, ona laf söyletmez ama iş o tarihin bıraktığı eserleri korumaya gelince sanırım yeryüzündeki en hoyrat, en duyarsız ve en tahripkar milletlerden birisidir.
Çok tipik bir örnek olduğu için hep vurguladığım bir vakıa da İrlanda'da Hıristiyanlığın yayılış sürecidir. Hıristiyan misyoner rahipler İrlanda'daki antik mitolojiyi özümseyip Hıristiyanlaştırarak bu dinin yayılmasını sağlamışlardır. Bunun en güzel örneği 5. yüzyılda İrlanda'da faaliyet gösteren Saint Patrick'tir. İşte aynı süreç İslam'ın yayılışı için de geçerlidir. İslam yayılırken o coğrafyalardaki sıradan halk hiçbir zaman İslam'ın teorik kurallarının bilincine vararak, teolojisinin inceliklerine vâkıf olarak Müslüman olmamıştır. Çünkü bu yüksek seviyede entelektüel bir birikim ister. Dolayısıyla sıradan halk tabii bir şekilde önce kazanacaklarına bakar, İslam'ı kabul etmenin kendine sağlayacağı pratik yararlara bakar, sonra da ilk dikkatini çeken şey, eski inançlarını andıran inançlar olup olmadığıdır. Onlara benzer unsurları hemen kabullenir ve onları eski inançları ve mitolojisi ile özdeşleştirir.
Sayfa 130 - Timaş Yayınları
Reklam
Gemuhluoğlu'nun böyle tuhaf huyları varmış :D
«Daha önce Fransa'ya giderken Nejat Hoca'nın (Göyünç) teşvikiyle Türk Petrol Vakfı'ndan yol masrafımı karşılamak için belli bir miktar para almıştım. O zamanlar vakfın başında - Allah rahmet eylesin - muhafazakâr camianın çok iyi tanıdığı Fethi Gemuhluoğlu vardı. Döndüğüm zaman kendisine teşekkür etmek amacıyla vakfın o zamanlar merkezinin bulunduğu İstiklal Caddesi'ndeki ofisine gittim. Duymuşsunuzdur, merhum Gemuhluoğlu'nun tuhaf tavırları vardı, konuşurken birdenbire garip sorular sorar, cevabınızı beklerdi. Cevabınızı beğenmezse kızar, bağırır, çağırırdı. Bu tavrı mâzur ve meşrû göstermek isteyenlerin kullandığı kelime ise "celalli" idi. Bana tezimin konusunu, Fransa'da kiminle çalıştığımı sordu. Ben de Prof. Irene Mélikoff ile çalıştığımı, tez konumun Babaîler İsyanı olduğunu söyleyince, rahmetli son derece bozuldu ve birden köpürdü, "Ne çalışıyorsun, ne!" deyip bağırarak yerinden kalktı, küfürler savurarak üzerime hücum etti. Beni döveceğini anladım. Korktum, odasından dışarı fırladım. "Papazın çocuğu! Biz bu ülkeyi birleştirmek istiyoruz, sen parçalamaya mı çalışıyorsun?" diye bağırıyordu. Salondaki hanım sekreterler şaşkınlıkla "Neler oluyor?" diye bakıyorlardı. Bu son sözlerine çok içerledim, tepem attı birden, "Bakın, bana istediğinizi söyleyebilirsiniz ama babama papaz diyemezsiniz, benim babam belki sizden çok daha fazla Müslüman!" diye bağırdım ve merdivenlerden apar topar inerek kaçtım.»
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.