Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ariflerin Menkıbeleri

Ahmed Eflaki

Ariflerin Menkıbeleri Sözleri ve Alıntıları

Ariflerin Menkıbeleri sözleri ve alıntılarını, Ariflerin Menkıbeleri kitap alıntılarını, Ariflerin Menkıbeleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Selamünaleyküm Hayırlı Sabahlar Hayırlı Cumalar...
(17) Hikâye: “Bunları aklı başında olanlardan başkası düşünmez bile” âyetinin erbabı olan has müritler şöyle rivayet ettiler ki. Seyyid hazretlerinin ömrü sona erince ve öteki dünyaya hareketi yaklaşınca, hizmetçisine bir desti sıcak su hazırlamasını emretti. Hizmetçi (biraz sonra gelip): “Suyu ısıttım” deyince Seyyid: “O halde git kapıyı muhkemce kapa ve daşarıda, garip Seyyid dünyadan göçtü, diye bir sala ver” dedi. Hizmetçi: “Ben de ne yapacak diye başımı ibadethanenin kapısına koyup gözetledim: Seyyid kalktı abdest aldı, gusletti, elbisesini, giydi, ecel kadehini içerek evin bir köşesinde kıvrıldı ve: “gökler temizdir, feleklerde olanların hepsi temizdirler. Temiz Rıhlar ve temiz ruhlu hepsi hazırlanmışlar. Ey bana bir emanet veren hâzır ve nazır Tanrı! lütfedip gel, bu emaneti benden al, “İnşallah beni sabredicilerinden bulursun ” diye bağırdı ve göçmeğe hazırlanıp, dedi: Şiir: “Ey dost, beni kabul et ve canımı al. Beni mest edip her iki dünyadan al götür. Sensiz hep ne ile gönlüm rahat ediyorsa içime ateş koy, benden onu al” Ve canını Tanrı’ya teslim etti diye anlattı. Bunun üzerine hizmetçi çığlık kopararak elbiselerini yırttı. Seyyid’in ölüm haberi Sâhib Şem-seddin’e ve ilerigelenlere ulaşır ulaşmaz fer-yadedip saçlarını yolarak geldiler. Kayseri (Dâru’l - fath) nin bütün büyük ve küçükleri başlarını açtılar. İman ehli hakkında yaptıkları gibi, hafızlar Kur’an okuyarak, şeyhler zikrederek, bilginler sarıkları perişan bir vaziyette ve okuyucular sela vererek Seyyid’i kendi mübarek mezarlığına gömdüler.
Haberleri rivayet edenler ve hakikatleri iyi bilen sırtaşıyıcıları şöyle rivayet ettiler ki: Mevlânâ hazretleri beş yaşında iken çoğu kez yerinden sıçrar ve heyecan geçirirdi. O derecede ki, Bahâ Veled’in müritleri onu ortalarına almak zorunda kalırlardı. Çünkü onun gözlerine gayb âleminden ruhanî suretler ve görünmiyen gizli şekiller görünürdü. Yâni gelenler meleklerdi (insanların iyi ve kötü amellerini yazan melekler), mümin cinler ve Tanrı kubbeleri altında bulunan velilerdi.
Reklam
Bir adam bir şehire gitti. (Onun maksadı) bu şehir halkının gafletini anlayıp orada yankesicilik yapmaktı. Orada bir küçük çocuk gördü. Çocuğun elinde bir simit vardı. Bu yankesıci adam ondan simit istedi. Çocuk: "Vermiyorum," dedi. Yankesici ısrar etti. Ço cuk: "O halde öküz gibi böğür vereyim," dedi. Dolandırıcı etrafına baktı, hiç kimseyi göremeyince, karnı son derecede aç olduğundan öküz gibi böğürdü ve: "Haydi şimdi simidi ver," dedi. Çocuk: "Vermiyorum. Annem ve babam bana: 'Simidi öküze verme, çünkü öküze saman yaraşır,' diye tembih ettiler,' dedi. Şiir: "Eğer şeker eşeği keyiflendirseydi, sahibi onun önüne kantarlarla şeker dökerdi.
Şems’in bir gece kararı elden gitti, heyecen içinde idi. Tanrının tecellilerine gömülüp mest olmuş bir halde münacatında: “Ey Tanrı! Kendi örtülü olan sevgililerinden birini bana göstermeni istiyorum” diye dua etti.
Dünyayı bırak, çünkü dünya senin değildir. Şu anda aldığın nefes de senin emrinde değildir. Servet toplarsan, sevinme, canına güvenme; çünkü can da senin değildir.
"Onulmaz hastalık için koşun buraya! Bizim ilacımız hastaya birebirdir. "Biz Tanrı nın tabipleri ve talebesiyiz. Kızıldeniz bizi gördü, ikiye ayrıldı." "Biz, kimseden ücret istemeyiz. Bizim el ücretimiz Tanrı tarafından fazlasiyle gelir."
Reklam
Yine bir gün Seyyid buyurdu ki: Bir adamın şu üç halin dışında daha fazlasını istemesi, münasebetsizliktir. Bu üç halden birincisi: her yemekten kâfi gelecek kadar istemek, ikincisi: kendini soğuk ve sıcaktan muhafaza edecek kadar elbise giymek, üçüncüsü de: dünyaya maskara olmıyacak kadar yücelikten fazlasını istememektir.
Şiir: "Mübarek olsun dünyada toyumuz düğünümüz, Toyu ve düğünü boyumuza göre biçti Tanrımız" Vezir, sabahleyin erkenden büyük bir sevinçle kalktı, rüyasını arz etmek için padişahın huzuruna geldi. Padişah ve dünya kraliçesi de her şeyi iyi ve doğru gören vezirin gözü- nün gördüğü rüyayı görmüşlerdi. Hepsi Hakk'ın bu yüceliği ve iradesi karşısında şaşakalmışlardı. Vezir, padişahın mü- saadesiyle rüyalarını kendisine anlatmak için Celaleddin Ha- tibi'yi ziyarete geldi. Vezir daha ağzını açmadan Celaleddin Hatibi onların gördükleri rüyayı ona bir bir anlattı. Vezirin samimiyeti bir iken bin oldu. O günlerde tantanalı bir düğün ve tören yaparak hakkı, layık olana verdiler.
Yine Bahâ Veled’in müritlerinden nakledilmiştir ki: Çok defa Seyyid, şeyhin (Baha Veled’in) ilahî bilgilerini dinlemekten ve onun sırları açıklamasından o derece hararetlenirdi ki, ayağını mangalın ateşine sokar ve elleriyle de ateş korlarını söndürürdü. Nihayet Bahâ Veled hazretleri: “Seyyid’i meclisten dışarı atın da huzurumuz bozulmasın” diye Seyyid’e doğru bağırırdı. Şeyhin narası Seyyid’in kulağına ulaşınca derhal susardı.
Ey toprak! ben, kalbimin kederinden, bügün ecelin sende bir cevher sakladığını söyliyemiyorum. Alemin gönüllerini avhyan tuzak, tuzağa düştü. Bütün mahluklar gönlünü bağlıyan, senin kuca­ğında uykuya daldı.
87 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.